Üzerime binen yük, benim kadar
keskin korkularıyla;
Bir çile katında, kirli ve nazik homurtusuyla gelen
Baksa da yazdıklarıma göz ucuyla anlamayacak
Anlamayacak çünkü ondan
sakladıklarım var.
Sayıyorum işte tomar tomar
Yığın yığın hatayı,
Boş yer kalmamış
çekmeceleri biraz daha kavrayarak
kurtuluşum var mıdır ki, sanmam
sanmak geçeli çok oldu,
Sanmak tek nefreti bahçedeki
kırık aynada görmekti kendini
neye benzediğini, etrafa bakındıktan
sonra kendine fısıldayan, çığlığıysa
saklayan yıllar sonrasına...
Artık kuşlar gelmeyecek, içimde
bir başkasının sesi var
hiçbir şeyi bilmedim ve bilmeyeceğim
hiçbir vakit
kusacak üzerime hayat, kusacak, kusacak...
inik gözlerinden ikinci bir rahme düştüğüm vakit
hayvanları otlatırken daldığım o garip
hülyalar tanımayacak bir daha beni
nasıl bu kadar hatalı olabildim
tek derdim kaçmakken evden
koltuğumun arasına kitaplar sıkıştırıp
yağmurda Tanrı'yı, arayarak
babamdan gelecek hayra karşılık, zihnimde
yarattığım ve beslediğim.
yeni doğmuş kuzuların kanlı, ılık sütlerinden çalarak...
nasıl bu kadar hatalı olabildim
ayaklarım sabırsızca bodrum katı kütüphaneye koşarken,
nasıl, nasıl ?
tek ümidimdir göğsümdeki yumruğun beni
anlayıp
sarması kemiklerimi ve hasta etmesi.
bir zamanlar çılgınca saklamak istemiştim oysa
çılgınca bir açgözlülükle cebime, matematiği
ve güneşi...
rüyalarımda beni içine çeken yosunlu gölü,
uzaktan taşlar fırlatıp meydan okuduğum
biliyor muydu acaba ne kadar
kirli olduğumu,
hüzünlü gözlerle bana bakarak.
biliyor muydu yazacaklarımın yosunları kadar siyah olduğunu,
Yaratıldığım şu su damlası üzerine...
DOĞA GÜL SEREN
25 Temmuz 2025 - İstanbul
Doğa Gül Seren
Kayıt Tarihi : 26.7.2025 23:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!