Arızalı Kalpler
Bakımsız sokaklarda, yıkık evler gibidir
Sararmış fotoğraflara bakılır, suçlu gibi
Hırçın Karadeniz'de, kaptansız çılgın gemilerdir
Yalnızlığa meydan okuyan, arızalı kalpler
Laleler,papatyala,güller,kelebekler,arılar,böcekler böyle bir bahçeden alınıp,hiçbir bitkinin yetişmediği bir çöle götürülüp yaşamaya bırakılmak ne acı.Hayat bazen insana mahkumiyetini
dört duvar arasında çekmek vermiyor.Bazende böyle daha ağır ceza veriyor.Kaybetmek,kazanmak
ne demek? İnsana göre değişiyor mu acaba?
Bir tarafta bir yığın para,bir tarafta onun gülüşü hangisi ağır bastırır acaba.Karşısında bir gülüşün
değeri nedir acaba? İnsan sahip olamayınca ya da kaybedince inanın değer biçemiyor.Yürekten
söylüyorum,değer biçemiyor.Ve onun sıcaklığı! Aman yarabbi! Evrendeki hangi sıcaklığa eşdeğerdir
Deniz kabukları,ana kucağına sığınmış gibi yatıyorlardı sahilde,
Selamladılar beni,kabuklarını vurarak
İşte o an! Gördüm seni...
Çölde serap görenin,heyecanıyla
Koca kentin yalanından ve ağırlığından,
Bomboş gözlerin baktığı
Düşlerin de beni terketmen,
gerçek hayat da terketmenden daha ağır geldi,
anladım.
Gerçeğin soğuk yüzüyle bir başına bırakıyorsun beni,
yalnız bir sorum olacak sevgilim...
Yalan hep aşkı yakarak ne kadar ayakta kalacak?
Sende ki en önemli an, sadakati göstermiyorsan bile cesareti gösteriyorsun şimdi.Zor doğdun,zor büyüdün artık kolay yaşamak istiyorsun.Sıkıntıya,gerilime,kuşkuya tahammülün yok.Sahip olmak istiyor,daha fazla sahip olmak,daha fazla tüketmek, tabii artık blinçli mücadele ederek.
Niye bu kadar çok istiyorsun? Niye hiçbir tutkunu bırakmayacak kadar çok istiyorsun? Niye hep
istemeye devam edeceksin? Meselen bunlar.Gerisi hayat oyunu.
Sende her yetişkin insan gibi, seni iyi hissettirecek, mutlu kılacak araçlar istiyorsun.Bu güçlü bir tutku, bağımlı bir hobi olabilir.
Seni hep işler haline getirecek, enerji verecek, yüzünü güldürecek,haftasonun gelmesini iple çekmeni sağlayacak şeyler...
Düşlerimizin sığınacağı bir liman olmalı,
Bir sünger gibi içimize çekmeliyiz insanı,
Kurumuş toprağa düşen yağmur damlası,
gibi olmalı insan.
Ekmek gibi,
Ağaçtaki meyva gibi,
Acı, hayatına girenleri hatırladıkça susmayı düşündüğü an.
Hatırlamak, acı veriyor sana! ...
Bir gülüşün altında ki gizemi çözecek ipuçlarını ele geçirmek istiyorsun...
Konuşmayı bu yöne kaydırmak istiyorsun.
Nasıl başlayacağını bir türlü beceremiyorsun.
İçindeki sorular zorluyordu birden bir kaynaktan,
Hayatın zor ve gizemli sevgili....
Ama, hırçın dalgalı sevgin.
Düşümde,tutkulu bulutların üstünde,
her an ağlayacak gözlerin geliyor.
Gel! Bu yüreğimde ki zırhı yırt at,
diyorsun bana...
Yalnızlığımıda Alıp Gidiyorum
Erteliyorum Hayatımı
Sen olmadan gidebilmenin planını yapabilmek için
Beni sevmekten vazgeçersen,tutsaklığını yenersin derdin
Çoçukluğumu,gençliğimi aşkımı.....
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!