I.
Bir acı şangırtı koptu:
-Gel dediler, gel!
İşlenmiş elmas karaltısı geldi durdu önümde:
-Geldim işte!
-Git dedi devâsâ bilge, git!
Bu çarşılar pazarlar
çarpıntısız geçildikçe;
evler buhursuz,
yürekler iniltisiz kaldıkça
ve oldukça kelepçeli bilekler;
bu el bu kolda
Bütün eski evraklar yakılmış.
Kül kokusu var ellerimde.
Bütün kuşlar,
çocukluğun esrikliği kuşlar nerede?
Sanki kan var ellerimde.
Firara kalkışırken siyah saçlarının hapsinden,
kapkara boşluklar sardı her bir yanımı.
Ölen tüm hücrelerim doluştu kafatasıma;
boğmaya çalıştığım beyin kıvrımlarından canlanan yalnız Sen varsın:
Kaldır, başımı sıkıştıran bu cendereyi kaldır!
Yetim kederlerimi soylar yürüten sinene almak olsun en büyük sevabın.
Kapama gözlerini ne olur!
Korkarım karanlıktan,
dayanamam karanlığına:
Ki taze ölüm...
Kaçırma ellerini,
ışıksız yüzüme hayat ellerini
Gidiyorsun,
gemiler çığlık çığlığa kalkıyor limandan,
hicrân yürüyor sensiz.
Gidiyorsun,
gidişim oluyor.
Ben o taş mıyım
rengine bakmadan ışımaya çalışan?
Suyu anlamayan ben miyim?
Arayanları, ayrılanları dinlemeyen
ben miyim
dünyayı toprağı kana bulayan?
Gül âteş, gülbün âteş, gülşen âteş, cûybâr âteş..
Semender-tıynetân-ı aşka bestir lâlezâr âteş.
Kalbimde avaz avaz vâveylâları, vatansız balabanların...
Haykıran ağrılar dolanıyor yavaşça, infilâk edecek başım.
Yalazası alnıma çarpıyor; yıldırımlar koparan, arşı saran yangınların.
Gecenin kutsal ıssızlığını selâmlayarak,
heybeme gecenin terennüm ettiği mısraları da koyarak,
gitmek;
Sessiz bir kervan gibi
kanlanmış bir meçhule kıvrılan yılan gibi,
bırakarak kirlenmiş kitaplarını,
Sabahın aydınlığı doğar görününce:
Işıktan mı; yıldız mı, güneş mi gözlerin?
Uykular bakışının yokluğundan yetim...
Her gün seni sevmeme sebep gözlerin.
20 Şubat 2019 Denizli
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!