Kentin en sarı saati bu: üç yavru köpek
taksileri azarlıyor;
ince havlamaları doygun kederimizin.
Sesgeçirmez gürültü
Sesli harfleri olmayan bir dil
a. bir çiçek var
Bir çiçek var, çoğalmak için
kraliçe arı taklidi bir koku salgılıyor;
gündüz güzeli! polenleriyle
aşk delisi bir kadın
ve kuvars gözleri
cama pathos gibi yapışmış
bir emriyonun
bakışına kilitlenmiş zaman
uyanışların şaşkınlık oluşu ne zamandı
buhardan arzular uzun ateşte yeniden su
su perilerinin dokunduğu orkideler yosunlar
rüzgarlar vardı. diniyorlardı. kalbim ölüyordu
Kumsala uzanışındaki şehvet
kıyıcı bir tül peçeyle örtülü.
Uçarken süzülüyor gözkapakların;
konacak yer bulamaz ki (...) bu tutku!
Yüzünden hızla geçen uzayan
"yağmur çiseliyor (...)
bir ihanet konuşması gibi"
Nazım Hikmet
İğneli sözler gibi yağıyor yağmur.
Bir erkeğin ateşli bir kadını reddedişi gibi...
Kırlangıçlar uçarken bir flüt sesi duydum.
Teni rüzgârlı ve yüzü uzak
bir başka kadınla da ressamlar sokağında dolaşmak
istedim belli belirsiz bir an.
Evin hengâmesi mola vermişken, biz ikimiz
akasyanın kuşlara sabrını dinlerken,
balkondaki çamurdan yuvada, uzak bir arzunun
anne kırlangıcı kuluçkada, ve kaygımız hamileyken...
Teni rüzgârlı ve yüzü uzak
Asmalı dambaşında beton harareti.
Bir yediveren eski zaman yazı az az
demleniyor.
Uzakların kiremit rengi sinmez şimdi
bu dinginliğe; o, o zamandı.
evvel zaman içinde bir adam
(evvel zaman bir havasız fanustur)
aslında bir müzede; şimdide ve buradaymış
daha ortaokulda iken, diken
gibi bakan, kadın kokan
bir kız vardı Feride



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!