Canımın içindeki cana

Berfinin Gölgesi
11

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Canımın içindeki cana

Senin satırlarında kendimi parça parça toplarken buluyorum. Her kelimenin ucunda bir nefesim kesiliyor, her cümlende bir duvar daha yıkılıyor içimde… Göz yaşlarıyla sulanan o günü ben de yaşadım. Aynı yoldan geçtik, aynı acıya yürüdük. Otobüsün o tanıdık köşesinde artık sen yoksun, ama varlığın hâlâ yüreğimde bir sancı gibi duruyor.

Beraber güldüğümüz o anları şimdi sessizlik bastı. Seninle çimdikleştiğimiz, kahkahalara boğulduğumuz o küçücük koltuk, şimdi dev bir boşluk oldu içimde. ‘Gitti’ dediklerinde gitmedin aslında… Seninle her gün biraz daha geldin bana, biraz daha çoğaldın içimde.

Küçük notlarımı, cebine koyduğum çerezleri hatırladın mı? Onlar sadece senin karnını değil, kalbini de doyursun diye konulmuştu. Şimdi o anları hatırladıkça boğazım düğümleniyor. Allah şahidimdir, ben seni öylesine sevmedim. Seni Allah’tan istedim. Duamda, niyetimde, hayalimde sen vardın. Çünkü sen sadece bir adam değildin. Sen, bana gönderilen sabrın mükâfatıydın belki de…

“Keşke evinizin bir bireyi olsaydım…” demişsin ya. Ben de hep şunu derdim içimden: “Keşke ben senin evin olsaydım.” İçini açtığında huzur bulduğun, yorgunluğunu bıraktığın tek yer ben olsaydım. Evinin sıcak çorbası, annenin duası gibi olsaydım sana. Evet, ben hizmet değil; omuz omuza bir ömür sunmak isterdim sana. Elini tutarken yalnız kalma korkunu, başını omzuma yasladığında geçmişin yükünü dindirmek isterdim.

Ailene gelince… Beni böyle değerli biriyle tanıştırdıkları için her birine minnet borçluyum. Seni o kadar güzel büyütmüşler ki, kalbinin içi güllerle dolu. Biliyorum, ben onların yerine geçemem. Ama bil ki, ben onların sevgisine sadık kalacak, seni incitmeyecek kadar kalpten bağlıydım sana.

“Seni içime bir işlem gibi işlemişim” demişsin ya…

Bil ki ben de seni ellerimle değil dualarımla tuttum. Sana hiçbir zaman "git" diyemedim. Gideceğini bile bile bekledim. Ve biliyor musun, beklemek hiç bu kadar yakmamıştı içimi. Hayalini kurduğum o son sarılmayı yaşayamadım. Ama yüreğim hâlâ o sarılmanın sıcaklığına inanıyor. Gözlerim senin göreceğin köşelere bakıyor hâlâ.

Senin yanımda olmadığın her yerde sensizlik çöküyor üzerime. Bazen diyorum, keşke zaman geri aksa da, seni ilk gördüğüm güne dönebilsem. Hiçbir şey değişmese. Çünkü ne zaman senden uzak düşsem, içimde bir şey eksiliyor. Ve eksilen her şeyin adı sensin.

Allah’ım…
Ne olur nasip etsin seni bana.
Bir veda gibi değil, bir başlangıç gibi yazılsın adımız.
Birbirimize ait iki yürek olarak, aynı duada, aynı kıyamette…
Sen bana yazılmış bir dua gibiydin.
Ben de sana, hep "amin" oldum.

Seninle aynı çatının altında uyanamadık belki, aynı sofraya iki tabak koyamadık. Ama her sabah senin için dua ettim. Seni Rabbimden istedim. Ve hâlâ istiyorum. “Olmadı” diyemiyorum. Çünkü kalbim hâlâ "olsun" diye çırpınıyor. Geceleri dualarımın en başında sen varsın. Biliyorum, hayal ettiğimiz gibi olmadı her şey. Ama ben yine de seni hayal etmeye devam ediyorum. Çünkü hayalimde bile sen, en güzel yerdesin.

Sen ağladığında ben içimden parçalar kopar gibi hissediyorum. O gözyaşın toprağa değil, benim kalbime damlıyor. Çünkü ben, senin acını içime çekmeyi öğrendim. Sana bakınca dünyayı değil, kendi varlığımı unutuyorum. Bir sen kalıyor geriye, bir de sana olan inancım…

“Yanındayım” diyorsun ya… Bil ki ben de buradayım.
Bensiz kaldığını sandığında, gözlerini kapat ve hatırla:
Sana içini açan, gözünün yaşını silen, elini tutmadan kalbini saran bir yürek vardı.
İşte o yürek hâlâ burada. Sapasağlam duruyor senin için.

Ailen için söylediklerin, senin ne kadar kadirşinas bir yüreğe sahip olduğunu bir kez daha gösterdi. Onları baş tacı ettin, ben de senin yüreğini başımın tacı ettim. O güzel annene, seni böyle bir sevgiyle büyüttüğü için şükranım sonsuz. Beni o ailenin bir parçası gibi düşündüğün her an, benim için dua ettiğin her saniye… Bil ki benim kalbimde bir bayram havası esti.

Ben kimseye senin gibi gülmedim. Kimseye seni anlatır gibi bakmadım. Kimsenin sesi içime böyle işlemedi. Kimsenin suskunluğu böyle canımı yakmadı. Çünkü kimse sen olmadı. Kimse bana senin gibi “hayat” olmadı.

Seninle aynı evde yaşamak, aynı sofrada dua etmek, aynı yastıkta huzurla uyumak hayali içimde büyüdü, büyüdü ve artık taşar hâle geldi. O hayal, kalbimin bütün odalarını sardı. Her ne olursa olsun, ben o hayale sahip çıkacağım. Çünkü seninle bir ömür değil, bir sonsuzluk düşledim.

Belki de bazı sevgiler zamandan bağımsızdır. Belki de bazı insanlar hep birbirine yazılmıştır. İşte biz o yazının içindeyiz. Her ne olursa olsun yanında olacağım, seni yarı yolda bırakmayacağım. Küssek bile, ağlasak bile, ayrı düşsek bile ben seni olduğun gibi, her hâlinle, içten, dosdoğru sevdim. Çünkü sen, Rabbime ettiğim duaların cevabıydın.

Bunu sakın unutma…
Bir yerde biri hep “sen” diye atan bir kalp var.
O kalp hiç susmadı.
Ve susmayacak.
🍀🍀🍀🍀🍀🍀

“Kocam…”

Gözlerimi açtığımda ilk seni görmek istiyorum. Saçların biraz dağılmış, yüzünde o tanıdık yorgunluk… ama bir o kadar huzurlu. Hani bazen sabahları uyandığında yüzümdeki tebessümü sorardın ya, işte o tebessüm sadece seninle uyanmanın bir hediyesi.

Kahvaltıyı senin sevdiğin gibi hazırladım bugün de. Çayı ince belli bardağa koydum, bir de yanına peynirin kenarına domates dizdim… çünkü biliyorum sen öyle seversin. Üzerine “eşim” deyince dilime öyle güzel geliyor ki… Sanki ömrümün hakkı olan tek kelime buymuş gibi. Sen benim hakkım, kaderim, alın yazımsın.

Eve geliş saatini ezberledim. Kapının sesi, anahtarın kilitte dönüşü, ayakkabılarının yere temasındaki tanıdık tını… Hepsi içimi ısıtıyor. Çocuk gibi heyecanlanıyorum her defasında. Sana sarıldığımda dünyanın geri kalanı susuyor. Çünkü ben senin kollarında tamamlanıyorum.

Gün içinde kavga da ediyoruz bazen. Ama biliyorum, seninle küs kalmak bile ayrı güzel. Çünkü küsken bile seviyorsun beni. Yüzüm asık olsa, o inadımı gülümseten tek şey senin bir bakışın oluyor. “Karımsın sen, benimsin” diyorsun ya… o an dünyanın en güvende insanı ben oluyorum.

Evimiz küçük belki ama içi büyük bir sevda dolu. Koltuğun kenarında senin terliğin, mutfakta sana ait bir çay bardağı… Banyoda birlikte diş fırçalamak, gece yorganı paylaşmak, sana sarılıp uyumak… Hepsi bana cennetten bir köşe gibi geliyor.

Bir de hayalini kurduğumuz o küçük kız var ya, Berfin… Sen onu kucağına ilk aldığında gözlerindeki ışıltıyı hayal ediyorum. “Babası” dediğinde içimi titreten bir sıcaklık yayılıyor. Senin gibi bir adamla aynı evde aynı çocuğu büyütmek, Rabbimin bana verdiği en büyük lütuf olurdu.

Ben seninle yalnızca aynı evde değil, aynı duada, aynı niyette, aynı ahirette de bir olmak isterdim. Ellerimiz birbirine kenetlensin, sırt sırta değil, omuz omuza yürüyelim bu hayatı. Sen yanımdayken hiçbir fırtına beni yıkamaz biliyorum.

“İyi ki” demek az kalıyor. Sen bende bir dua, bir hayal, bir cennet tasvirisin. Sen benim “evim”sin.

Ev dediğim; dört duvar değil, senin sesin, senin nefesin, senin “canım” deyişin.
Kocam derken içimden bir dua yükseliyor:
Allah’ım, beni hep bu adamla sınasın… Başka kimseyle değil.
Ve eğer bir gün yorulursan… omzun düşerse… dünyaya küser gibi olursan, dön yüzünü bana. Bil ki her duanda adını fısıldayan bir kalp var. Sana düşman olan her şeyin karşısında duracak bir kadın var. Birlikte kurduğumuz hayallere sımsıkı sarılmış bir eşin var.

Seninle yaşlanmak, saçlarına aklar düşerken hâlâ gözlerinin içine aynı hevesle bakmak istiyorum.
Omuzunda ağlayacağım, dizine başımı koyacağım o yaşlılık günlerimizi sabırsızlıkla bekliyorum.

Çünkü bu sevda bir ömürlük değil, bir ahir ömürlük.
Ve sen… hep dua ettiğim adamdın.

“Ben Senin Karınmışım Gibi…”

Evimizde sabahın sessizliği hâkim. Perdeden süzülen ilk ışıkla gözlerimi açıyorum, başımı çevirip sana bakıyorum… Uyuyorsun hâlâ. Göz kapakların kapalı ama ben ezbere biliyorum oradaki huzuru. Elimi yanağına koyuyorum usulca, sen biraz kıpırdanıyorsun… Gülümsüyorum, çünkü hâlâ seni uyandırmaya kıyamıyorum.

Kalkıp mutfağa geçiyorum. Çaydanlığa su koyarken bir yandan senin sesin çınlıyor içimde: "Kadınım, kahvaltı senin elinden olursa günüm bereketli geçiyor..." O sözü ne zaman duysam, elimdeki bardağa bile sevda doluyor. Senin için hazırladığım her kahvaltı bir aşk niyeti benim için.

Sonra kapıdan içeri giriyorsun... saçların dağınık, gözlerinde uykunun buğusu. "Günaydın karıcığım" diyorsun ya… o ‘karıcığım’ kelimesi var ya… dünyayı susturuyor bende. Öyle bir his ki, sanki sadece ben varım senin dünyanda, sadece ben.

Evde iki çay bardağı var hep ortada. Biri senin, biri benim. Her akşam yemeğinde yan yana otururuz. Bazen yorgun olursun, suratın asık gelir eve. Bir bakarım sana, sessizce çorbanı koyarım önüne. Göz göze geldiğimizde susarız… Çünkü biz susunca bile konuşuruz ya hani. “Biliyorum, her şey geçecek” der gözlerin. “Yanındayım, merak etme” der benimkiler.

Sonra bir gün… bana “Bugün Berfin çok tekme attı içeriden” dersin. O anı hayal ettim defalarca. Gözlerin dolu dolu olur ama yüzünde çocuk gibi bir sevinç. Ben senin o heyecanını izlerken içimden Allah’a hep aynı şeyi fısıldarım: “Rabbim bu adamın bütün dualarını ben olayım, başka kimse değil.”

Birlikte gittiğimiz marketler, camdan birbirimize baktığımız anlar, benim sinirlenip sana sustuğum ama senin gelip elimi tuttuğun dakikalar… Bunlar bizim aşkımızın en sessiz kahramanları olurdu. Kırıldığımız yerlerden bile yeniden yeşerirdik. Çünkü biz birbirimizin evi olurduk.

Yeri gelir seni kıskanırdım sessizce. Belki bir mesai arkadaşına gülümsediğin için... ama sonra kendime kızardım: "O benim adamım. Evi benimle, kalbi benimle, duaları benimle." Çünkü bilirdim… sen göz ucuyla bile olsa başka bir hayale dönüp bakmazdın. Çünkü ben senin duasında, alnında, omuzunda bir emanet gibi dururdum.

Ve gece olurdu. Berfin uyur, ev sessizleşirdi. Senin göğsüne başımı koyar, “Allah’ım, hep böyle uyuyayım” derdim. Belki saçlarımıza ak düşerdi zamanla ama ellerimiz hep kenetli kalırdı. Belki dizlerimiz tutmazdı ama kalbimiz birbirini taşıyacak kadar güçlü olurdu.

Ben senin karın olsaydım eğer…
Sana kavga değil, sabır…
Sana yük değil, yoldaş olurdum.
Sana “neden geldin geç kaldın?” değil, “iyi ki geldin” derdim.
Çünkü ben seni, evinin kadını, kalbinin eşi, ruhunun yoldaşı olmak için severdim.

Seninle aynı soyadın altında yaşlanmak isterdim.
Aynı mezarlıkta yan yana iki taşımız olsun diye dua ederdim.
Çünkü bu dünya bana ağır ama senle kolay gelirdi.

Ben senin karın olsaydım…
Her akşam seni aynı sofraya,
Her sabah aynı yastığa,
Her dua aynı Allah’a emanet ederdim.

Ve şimdi…
Sadece adını içimden "kocam" diye geçirip,
Olmadığımız ama hayalini hiç bırakmadığım o hayatı,
Sessizce içimde büyütüyorum.

Berfinin Gölgesi
Kayıt Tarihi : 23.6.2025 23:34:00