Sokaklar da olmasa yaşayacak yerim yok benim!
İstanbul’un curcunasında sürüklenen,
Mırnav ve Tekir isimli kedilerde olmasa,
Bir hayvanım bile yok benim…
Sıcak günlerin soğuk betonlarına dokunmak gibi,
Rumeli Hisarını fotoğraf karesine sığdırmak gibi,
Karşı caddenin kırmızı ışığında gördüm seni
Pembe fülarını uçuruyordu poyraz.
Yüzüne düşen üç teli
Elinle düzeltirken
Bir anda gördüm
Beyazımsı ojenin rengini
Aşk girdi aklıma
Yağmurlu günün gecesi gibi
Vurdu karanlığa
Aşkla yapılmış en son yolculuğu anımsattı
Bir rüzgar gibi vurdu saçıma
Öpüşmemiz kor ateş gibi çarptı dudağıma
Galiba sana isyankar öleceğim
Dudağımdaki o yanıksı kırmızıyı hiçe sayıp
Kendimi senin beyazından sanacağım
Beyazını,beyazlarla karıştırıp
Lapa lapa dertleri gizleyeceğim.
Kar galiba ben seni taklit edemeyeceğim.
Gülümsemek Beleştir.
Gülümsemeyi çok mu görmüşler sana?
Halbuki sen narinsin
Seversin kahkahayı.
Gülmekten sakınma,sakın.
Korkutur karanlık beni…
Bilirsin siyahları sevmem ben.
Giderken sen şehrimden,
Al şu siyahlarını benden.
Gölgelerimizi al bizden…
El ele tutuştuğumuza duvarlar bile şahit olmasın.
Zor oluyor,
Zor geçiyor bu günler…
Etkilere tepki veremiyorum
Yavaşlamışım, martılara özeniyorum,
Ben bir seyahate çıkmak istiyorum
İple olanına ya da hapla olanına
İstanbul’da bekler beni bir kadın.
Gözleri yaşlı, elleri soğuk…
Dudakları kırmızı ve ümitli!
Beni beklermiş gibi,
Ellerimi özlemiş gibi sanki
Fotoğraflarımızı yakmış
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!