— çocukluğu kendi içine sığdırmış bir kadının akşam sözleri
İlk kez bir öğleden sonra,
çamaşır ipinde kuruyan çocukluğumla vedalaştım.
Annemin battaniyesinde kalan sabun kokusuydu ilk yurdum.
Babam, düğmesi kopuk ceketinde
kışı taşıyordu eve.
Ben seninle bir gün
göç yolundaki turnalara denk gelmeyi hayal ettim.
Hiç gitmediğim bir tren garında,
kararmış raylar üzerinde tesadüfen karşılaşmayı...
Tebeşir tozlarını kokladığım sıralarda
sırtıma düşen gölgelere alışmıştım.
Kimse bakmazdı uzun uzun,
ben hep bakan olur,
ama sözcükleri tutardım içimde.
Öylece…
yarım kalırdı cümlelerim.
Tıpkı seninle de yarım kalabileceğimi bilerek
başladığım gibi...
Senin
bana hiç gelmeyecek olmanla barıştım.
Çünkü yokluğun daha dürüsttü,
çünkü gelişin,
beni bir daha bırakma korkusunu da getirirdi yanında.
Zamanla öğrendim,
bazı kapılar hiç çalınmaz.
Bazı eller, uzanacak gibi durur ama
sadece kendi ceplerinde üşür.
Şimdi gün dönümleri geçiyor üzerimden.
Saçlarımda rüzgâr değil,
dargınlık birikiyor.
Ama hâlâ içimde saklı bir masa var:
Bozkırın ortasında,
bir fincan çayın buğusunda seni bulma arzusu...
Seninle
aynı fotoğrafta görünmekten çok,
aynı sessizliğe oturabilmeyi düşledim.
Çünkü kelimeler,
bazen sadece gözlerin önünde diz çöker.
Ve biliyor musun…
Senin sevgine değil,
benim sensiz de eksilmeden kalabilmeme inandım.
— Huri Çalışkan
Huri ÇalışkanKayıt Tarihi : 30.5.2025 09:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ben buradayım, bil ki hep sevgiyle…
İlk cümlesinden itibaren, insanı çocukluğunun çamaşır ipine, sabun kokan battaniyelere, düğmesi kopuk ama sıcak bir ceketle gelen babaya götürüyor.
O kadar tanıdık, o kadar bizden ki, kendi anılarımızdan ödünç alıp yazmışsın sanki…
Her dizede bir kırılganlık var, ama asla zayıf değil.
Çünkü bu şiir, yarım kalmayı bile bilerek seçmiş bir yüreğin kaleminden çıkmış.
“Senin bana hiç gelmeyecek olmanla barıştım.” dizesi bir insanın içinde büyüttüğü en onurlu vazgeçiş belki de…
Ve ne güzeldir ki; bu barış, kırılgan değil, olgun bir kabullenişin ürünü.
“Bazı kapılar hiç çalınmaz.”
İşte burada şiir sadece bireysel bir duygunun ötesine geçmiş, hayatın sessiz kanunlarını fısıldamış bizlere.
Bozkırın ortasında, bir fincan çayda bulma arzusu…
Birinin sevgisinden çok, kendi direncine inanmak…
Ve en çok da şu cümle:
“Senin sevgine değil, benim sensiz de eksilmeden kalabilmeme inandım.”
İşte bu, sevdanın en güçlü hâli.
Bu şiir, bir vedayı değil; kendine dönmeyi anlatıyor aslında.
Yalnızlığın şiiri değil bu, onurla taşınan bir iç sessizliğin manifestosu.
Bu şiir, uzun zaman insanın içinde kalacak cinsten.
Kalemine, kalbine sağlık.
Teşekkür az kalır…
Sen şiiri okumamışsın, ilmek ilmek incelemişsin.
Her dizede durup soluklanmışsın sanki…
Neye ihtiyacın varsa, onu yaşaman dileğiyle—
daimlikle,
sevgiler Olcay.
TÜM YORUMLAR (2)