Çam kokusu evvelin evvelinde
Vurup burnumun direğine beni
Yeksan koyar kuru toprağa
Kuru toprak nevrine kazılıyor son emrin
Gömüleceği günü bekliyor hükümran.
Çam kokusu evlerin evvelinde
Bağ bahçe, bağ bahçe, bağ bahçevanı
Düğüm olmuş kısrakların doğum sancısı
Sonuna dek dünyanın buram buram kokuyor.
Ardı bir Boşnak kadın, ardı bir gülümseme
Ardı tepeleme esmerlik ve Adem.
Gümüşî nefsine tekmeler atıyor dede
O son şirki koştuğu esnada terli alnıyla
Gençten ölüm geliyor, gençten Azrail
Çam kokusu; evvelin endam
Kırık noksan yüreğin son kan davası
Çam kokusu; evvelin endam
Garip dünyanın bedbaht gurebâsı
Cenazesi küçük kuşun küçük
Büyük zat-ı muhteremin türbesinin damında
Düzene giriyor Semavi alınganlıklarıyla
Çam kokusu dövüyor yüzüm suyum hürmetine zamanı
Üflüyor Sûr devasa bedenlerin çıplak ahvaline feryat!
Öyle bir ölüveriyor ki filhakika tebessüm
Boşnak mıntıkasının Boşnak İsrafil'i.
Dört mevsimin beşinci sene-i devriyesindeyiz
Balbalıyla oynaşıyor gamlı musikisi tenin
Sonu geliyor sonu son getiren melekler,
En sonunda getiriveriyor sonunu ölmenin.
Son bendine işte son bent sonsuz lisanla okunuyor
Çam ormanı çam ormansızlığı ve yoksun nehir
Konuşmak bilmez kedinin aristokrat dili
Ölümün esriyik dumanlı pembe sarhoşluğu
Tesirine küfürler, tesirine cinayet
Tesirinin köküne kibrit suyu.
Kayıt Tarihi : 19.9.2015 01:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!