Çocuklarımızla
Atlara biniyorduk
Dönüp bakarken geçmişe - kumandalı
Atlara biniyorduk
Benim çok çocuğum oldu
Batıyla doğu arasında
Bir ekmek hattında
Elinde bir çift yün çorap
Gördüm onu bir avrupalı gibi geçiyordum oralardan
Elinde bir çift yün çorap
Bir sesti öyle
Kıskıvrak bir zaman urgan gibi boynuna dolalı
Belleten
Heheyleyen
Höreleyen
İlim diye bağlansa boynun
Secdeye gecikir alnın
Konuşsan dilin uzar
Yalan olur gıybet yürür
İlk teksif harbin kazdığı çukurlara
Adım başında ğöğsü parçalanmış gözleri hâlâ canlı bir ceset
Enerji geliyor elektrik kaynıyor sulardan
Toprak insan
Karmaşık soru bir çabuk cevap
Kimbilir nasıl çikilotalarını yarıda bırakacaklar
Bir şair olmak istedim
İslam hartasında
Baltalarını
Ortak çarşılara götürüp pazarlayan
Şu gonca
Ağlıyorsun ha insan oğlu
Daha ısınmadı silah
Namluları sabahlıyor bir gece istekden bir şey
avlıyorsun
Ayak bileklerimden bir de tutup sözüm ona
Ellerimle de duyarak basıyorum toprağa
Deli deprenişlerin köpüğüyüm yoksa
Ne hah yerleşip oturdum
Ne bir ayak yeri eşeledim
Ne bir dam aradım başımda
İnsanın delikanlılığı üzerine konuşalım
Parmağıyla bir zincir sallayarak geçiyor önümüzden
Bu bir müzik
De ki balyozlanan kaburgalar
İşkence odaları hayır diyorum ki
Başımın hemen üstü tufan
Maddede bir başka madde
Kara haberler var size
Nehirler lanet akıtıyor denizlere
böylesine kabalaşan komutlardan ibaret sohbetlerin zaman kaybına yol açtığı civarımızda aslında rehber ışığı hep yanıbaşımızda neden gizlenmekte böylesine. aramayan kibirlilere saygı terbiyesi buldurulmalı, ruhu şad olsun minnetle...
Geçtiğimiz Cuma günü ölüm yıl dönümü olan şairimizin ruhu şad oldun (AMİN)
Cahit Zarifoğlu'nu zarif yapan, günümüzde oradan buradan sunulan ve çoğu ona ait olmayan aşk minvalinde şiirler değildir. Her insanın bir âlemi, yani bir derûnî dünyası vardır. Huyları, hâlleri... İşte en mahreminden iki avcumuz arasına süzülmüş o satırlarda gördüğümüz zariflik, onun şâirliğine deği ...