Kederin kervanıyla ayrıldım handan
Dünün ve yarının silik olduğu bu dem
An, dolunay ömrün semasında
Bir çıkar yol yok
Ve mutlu son.
Yüküm günah ağırlığında
Yine çukurdayım
Fırat boyunda
Kavak altında, rüzgâra karşı
Gözlerim açken binlerce yıldır
Bugün de huzursuzluk sofrasındayım
Toz toprak içine unutuldu
Tavan arasında kilitli sandık
Her şeyin saklandığı
Tahtalar gıcırdar zamanın adımında
Sessizlik yankılanır o uzak evin
Rutubetle boyanmış duvarında
Güneşin doğduğu yerde
Düşsel bir mezarlık vardı,
İçinde sayısız ruh barındıran.
Akrebin sokacı saplandı saatin sırtına
Sırtlanların saldırı vaktiydi tam,
Filozoflar, var olup olmadıklarını tartışırken,
Güneş doğmaz zindan duvarına
Sona, birkaç adım daha var
Bir tek kaybeden değildi oysa
Kimliğimde birkaç adım daha var
Kayboldum arafında.
Şimdi cehennem de, cennet de çok uzak
Haziranın taşlığında eriyen ahi
Sahi, dönüşümün aynası mıdır?
Efkarlı Göl’ün vitrayında tasvir
Kardinal külahının vitrininde pestil oldu
Yıllar süren suskunluktan sonra gelen itiraf
Dişlerini gıcırdatan savları susturdu
İşte sabah yaklaşıyor aksayarak
Kalbin devrik kralı şimdi sürgünde
Bir kadın giderken bir şehir düşer
Helen’in Paris’e vardığı günde
İşte sabah yaklaşıyor aksayarak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!