EMEĞİN VE AŞKIN KUTSANDIĞI YERYÜZÜ
Üstümüzdeki şapka mavi, alabildiğine...
Tertemiz alabildiğine, sınırsız.
Ve mavi gökyüzü bazan...
En kirlenmemişi kadar emeğin
Temiz ve mavi.
O uzak kentte yaralı bir martısın
Yetim bir gömleğin tenine sarıp
Zemherilere savurdum seni.
Daha acılarım yetmez sarmaya
Bu kadar çok yaralı geceleri.
İNSAN DAHA İNSANDI, İNSANLAŞMADAN ÖNCE
İşgal edilmiş bir ülkenin
Camkırığı düşleriyiz.
Yıl(dız) lar düşüp parçalanır
Deniz yosmasının oynaşan koynunda.
Kandır, kandıramazsınız, kandır.
GÜNLERİMİZ ZİL ZURNA SARHOŞ SULARDADIR
Müsrif bir hovarda kayıtsızlığı
Zamanı bu denli eskiten…
Bilgeliğinden çok şey yitiren dedem
Çocukça alaylanan çocuktu
Bir güvercin kanat çırpar
Kirli sulara.
Sular ki;
Her melanetin zul sultası tepinir.
Döker gümüşlerini kirli sulara açıp
Zeytin dalı sallanan pencereden.
Aklın ve onurun
Görkemli tasarımıyla
Bezedik yeryüzünün kalbini.
Yok edemezler aşk kulelerini.
Hortumları ve kasırgalarıyla
Güneşin şefkatini emen kara filler.
Ölüm;
Ak köpüklü çavlan olur
Akar ihtiyar nefesime
Homurdanarak.
Ak bir güvercin kanadında
Bir akşam vakti
Çekip almak gerek
Kızıl fecir saatlerini
Karanlığın ahtapot kollarından.
Gözlerimiz ıskalıyor ışıkları
Nereye gitti bütün o eski zamanlar
Ve algıların poetik tanımından
Yola çıkarak
Çiçeklenip dansa duran
O eski aşk şarkıları.
Bir kirpik sevişmesiyle örülür
Gözlerimize inen bu
İllegal aşk öyküleri.
Kuşanır bu yitik çığlıklar
Hüznümüzde bu sessiz heceleri.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!