Büyük Ayak Küçük Ayakkabı Dört Bölümün T ...

İbrahim Halil Demir
2061

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Büyük Ayak Küçük Ayakkabı Dört Bölümün Tamamı

Hain bir gece!
Belli ki ölümdür netice!
Sevdan karanlık sokak!
Kaldır başını Yaradan'a bak!
Umut dilimde hece,
Çözümü olmayan bilmece!
Ölüm kokan çiçekler,
Bir gün mutlaka filizlenecekler!
Kahpeliklere gebe bir gün,
Bir yiğit daha vuruldu dün!
Akrep zalim, yelkovan insafsız,
Saat olmuş kararsız!
Diken kıskanç, gül mahzun, yaprak bitkin,
Bitmiyor husumet ve kin!
Toprak bereketsiz ve çorak,
Bilenmiş ama biçmiyor orak!
Köy meydanında yok hasat,
Dinlemiyor artık kimse nasihat!
Tarla nadasta,
Uçmuyor özgürlük simgesi güvercin hasta!
Tükeniyor sinsice sayılı nefesler,
Kıymet arz etmiyor altından kafesler!
Yorulmuş insanlık, beti benzi soluk,
Boş yere akıyor kanlar oluk, oluk!
Pişmiyor fakirin tenceresinde aş,
Atılıyor şerefli ve namusluya her yönden taş!
Kulpu kırılmış iş görmez tava!
Soluk aldırmaz, kurşun gibi ağır hava!
Büyük ayak küçük ayakkabı,
İnsanlığa takmışlar, envai türlü lakabı!
Ruh sığmaz bedene,
Saracaklar seni de beni de kefene!
İki nurani göz,
Erkeğin şiarıydı söz!
Sevdayı yazamayan el ve kalem,
Nahoş olmuş bu fani alem!
Ne namus kalmış ne ar!
Bozulmuş kapanmıyor fermuar!
Karınlar olmuş kazan,
Buldukça artıyor azan!
Kalmamış insanda vefa!
Veriyor insan insana cefa!
Kapanmış mertlik kapıları!
Yıkıyorlar muhteşem yapıları!
Bitmedi ve de bitmeyecek sözüm!
Ben buyum bozulmayacak özüm!
Umutlar sürgünde,
Taziyeler yaşanıyor düğünde!
Bugünden çalınmış yarınlar,
Doymak bilmiyor karınlar!
Birer, birer kayboluyor değerler,
Menfaat için zalime boyun eğerler!
Kalmamış yuvalarda mutluluk,
Ancak yüce Allah’a yakışır ululuk!
Halimiz ahvalimiz yaman,
Şerefsizler vermiyor aman!
Sevgiliye giden yollar kapalı,
Küçük mutluluklar bile pahalı!
Nazik ve ince ruhlular sıkıntıda,
Balık tutulmuyor artık akıntıda.
Artıyor yüreklerdeki sancı!
Dünya albenisi hoş bir han, bizler ise hancı!
Yaşadığımız asır karanlık çıkmaz sokak!
Küsmüş yiğitler, meydandakiler ise korkak!
Unutulmuş asıllar!
Hayasızca yapılıyor fasıllar!
Ekilmiyor artık sevda fidanları!
Unutuluyor bir çırpıda mutluluk anları!
Girmiyor artıları çok olanın gözlerine uyku!
Daralmış insanımızın ufku!
Tarihi eserlerimizde açılmış gedikler!
Olgunlaşmadan koparılıyor meyveler!
Uçamıyor turna kanadı kırık,
Çalınmış bastonu almış eline sırık!
Zamanı doğru göstermiyor altın işlemeli saat!
Uçup gitmiş en büyük zenginlik olan kanaat.
Kurt kapmazdı, çobansız kalsaydı bile sürü!
Yeter ki, sen emin adımlarla yürü!
Özlenir oldu gerçek özgürlükler,
Bir numara büyük geliyor tek tip önlükler!
konuşulmuyor doğrular, sesler kısık!
Bende oluyorum bazen pısırık!
Ben buyum, doğrular benimle iltica edecek!
Vaz geçersem bu yoldan, vicdanım beni boğacak!
Ninniler bile kıssadan hisseydi,
Ah keşke bunu şimdiki anneler de bilseydi!
Ahde vefa insanın en büyük özelliğiydi,
Bu da onların en takdire şayan güzelliğiydi!
En fakiri bile misafir beklerdi,
Kazandığı hayırlara bir yenisini eklerdi!
Evlat aziz terbiye ise daha azizdi,
Sofralar daha bereketli daha lezizdi!
Komşunun tavuğu komşuya görünmezdi kaz,
Manevi değerler alınırdı baz!
Ağızlardan akardı sanki bal!
Kırılmazdı kolay kolay yeşil bir dal!
Komşu komşuya etmezdi zulüm!
Hatırlanırdı her daim ölüm.
Cıvıldaşırdı birbirinden güzel kuşlar,
Seviyeliydi konuşmalar!
Paylaşılırdı hüzün ve kederler,
Allah rızası için birbirlerini severdiler!
Yüzüne karşı övülmezdi yiğitler,
Menfaat için değildi gidip gelmeler!
Çocuk bile gaz çıkardığında, kızarırdı yüzü,
Bozulmamıştı insanın gerçek özü!
Yoktu bu kadar bulaşıcı hastalık,
Devam ederdi ömür boyu dostluk!
Camilerde yuva yapılırdı kuşlara,
Allah’ın bereketi girerdi aşlara!
Korunurdu titizce devletin her türlü malı!
Kesmezdi insan bindiği dalı!
Yoktu kıyametin alametleri, yüksek binalar,
Oynanmıyordu bu kadar entrikalar!
Evlat babasından, baba da evladından değildi habersiz!
Namuslar payı mal olmuyordu, kaldıkları halde ersiz!
Yapılırdı her türlü hayır hasane,
Değer verilmezdi karıncayı ezene!
Tertemizdi ince uzun sokaklar,
Meclislerde oturamazdı korkaklar!
Ayırım yapılmazdı aynı bayrak altında yaşayanlarda!
Buluşlardı yaşadıkları köyün aynı pınarında!
Şirin uykularını bölerdi anneler,
Sevgisiz kalmazdı, günahsız sebiler!
Göğüsleri bozulmasın diye, süt vermeyenler var!
Bilmezler ki mezarları onlara olacak dar!
Bu can bu tende yaşadıkça,
Yazacağım bunları Allah nasip ettikçe.
Değildik bizler bu kadar hırsız!
Zayıflamış imanımız olmuşuz arsız!
Hummalı bir yarış var israfta!
Okunmuyor kitaplar tozlanmış rafta!
Düşünceler kısırlaşmış olmuş yoz!
Güzel mekanları kaplamış toz!
Solmuş yeşiller, dönmüş sarıya,
Tasavvur için bakmak lazım arıya!
Uzaklaştıkça özümüzden artıyor stres!
Mutlu etmiyor kuşları altından bile kafes!
Olumsuz değişiyor kainatın düzeni,
İflah etmez Allah birbirini boşuna üzeni!
Kalmamış birlikteliklerin tadı,
Güzel anlamlar içermiyor çocuklarımızın adı!
Şeytani yollarda girilmiş yarışa,
Hasret kalınmış özlem duyulan barışa!
Dikilmiyor artık elbiselere düğmeler!
Artıyor sevgiliden başkasına boyun eğmeler!
Her parmağa takılıyor yüzük,
Duyarlı insanların yüreği ezik!
İnsanlık kan kaybediyor kesilmiş şah damarı!
Arlanmıyor bir türlü yedikçe şamarı!
Katılaşmış taş olmuş yufka yürekler!
Çalınmış sapları iş görmüyor kürekler!
İnsanlar olamıyor eskisi gibi mutlu!
Bir çok kimse yarınlarından değil umutlu!
Yapılıyor şatafatlı nişanlar, düğünler!
Kısa zaman sonra sıkıntı ve kederlerle doluyor günler!
Mutluluk aranıyor maddede!
Çocuklar top oynuyor caddede!
Yapılmazsa istişare, varılmaz güzel fikirlere!
Sadece onun rızası için gitmek gerekir zikirlere!
Düzelir her şey, yeter ki, düşünelim aklı selim!
Silkelenip kendimize gelelim! Sonumuz olmadan elim!
Bunları okuyanlara, canı gönülden ederim teşekkür!
Her gün biraz daha fazla yapmalıyız tefekkür!
14/12/2006

İbrahim Halil Demir
Kayıt Tarihi : 1.3.2018 12:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Halil Demir