En çok inanmak gerekirdi bir dut ağacına.
Yaprakları yeşillendiğinde, usul usul damıtırken sözlerini...
En çok okumak gerekirdi çizgilerini.
Gövdesi, tüm ihtişamı ile atan kalbime okumalıydı.
Tepeden tırnağa aşığım.
Renkli kalemlerle yazıyorum,
Renkli kurdelelerle süslüyorum seni.
Aşkın var olduğu günden beri
Şu ağacın dallarına konup konup duran kuşlar,
Masamda dolup dolup boşalan bardaklar,
Her zaman aynı saatte bozulan saatler şahit:
Seni senden çok sevdim.
Senin için yola çıkanın yolları sapmış,
Bu telaş, bu korku niye
Sevmedik mi seni istediğince
Beklediğin neydi de dalgalarını çarptın yüzüme
Belki yağmacı belki hırsız
Ben sensiz kan yuttum gecelerce
Ezberledi gözlerim akan yaşların izlerini
Taşıdı en ağır yükleri derinlere
Bir daha yüzeye çıkmamak üzere
Gecenin yırtık, kırık parçalarına sarılıp uyumak için
Eski aşktan öte bir amaç gerek,
Böylesi çok zormuş
Varlığında gelen hüzün, yokluğunda kalan boşluk
Birlik olunca...
Elinden gelmeyince çözümler,
Rüyalarda aşmak engelleri,
Patikalarda yol almaya çalışmak.
Dönsen yüzünü benden,
Ebedi sönse ayım, güneşim,
Dağ başında kaldım,
Ben sana hasretim.
Uyan, çok geç olmadan,
Uzatmayalım dedi içimden biri,
Ne için bunca heves, bunca umut?
Daha önce yaptıklarımızı tekrarlamak,
Bu insafsız uğraş bizi daha da beter bir karanlığa götürmez mi?
Deliriyorsam eğer ki bu kaçınılmaz kimi suçlamalı?
Yaradır sözlerin bana,
bu gece yarısı ansızın gelen.
Her kederin ayrı güzel,
buldular cesedini bir gün ortası.
Delik deşik eder bu serseri kurşunu şiirler,
bu saat yine aynı saniyede çalar.
Yarım kalanları tamamlamak için
Başladım okumaya yıpranmış sayfalarımı
Meğer gerçeklere ne çok kapatmışım gözlerimi
Gölgesizmişim çoğu zaman yanında
İnsan bir gecede neler kaybedebilir?
Her şeyin darmadağın oluşunu izlemek nasıl bir his?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!