Yanıp tutuşan Türk kanı kem cihanı döndürecek
Kumlara saplanan börüler ceng ederek gürleyecek
Dağların üstünde bulutlar son dördünü izleyecek
Kumların içtiği Türk kanını, bozkırlar söndürecek!
Felekle dans eden aslanı tilkiler mi gönderecek?
Bize sesleniyor mavisine kırmızı karıştırdılar
Atının üstünden indirip zorla yatıştırdılar
Yüreği yanıyor anaların geceleri dalıştalar
Bizi bekliyorlar kamplarında bağırıştalar
Gökbörüler kulaklarını dikerek uluyuştalar
Toplanın hoş yerlerde toplanın
Ben düşlerim ortasında yalnızım
Rafları boş duran dolapların
Tozlarının arasında yalnızım
Görsem de göz perdesi aşmazım
Gönlümün ufkundan göz kırpan bu sevda
Ateşin ruhunu parçalar sevinçten
Salıncakta sallanan bu gülşen sevda
Dağlar çöller deler bir parça üzünçten
Masallar gibi kolay mıdır hayat da?
Kandadır, benim yârim kandadır
Gönlümde derinlikler sendedir
Hafızam o güldüğün andadır
Üzüncün şerbeti bedendedir
Türklük ve Türkçülük ebedidir.
Dil, bir milletin en değerli malıdır.
Türk’ü, gerçek olarak, Türk’den başkası sevemez.
Hüseyin Nihâl Atsız, Mekanın Uçmağ Olsun!