Terli göğsünde gümüşi yazın
uzun bacaklı bir nehir akıyor
anıları istifleyip düş odalarına
sekerek geçiyor sarp yamaçlardan
sıcak merhabalarla düşüyor sofrasına
aşkla yoğrulan ak köpüklü akdenizin
Ay yüzlü kadınların
teni gibi kokuyor
avuçlarımdaki toprak
farketmeden çiğnesem de
yuvasını karıncanın
bir gidip bin geliyor
İncecik parmaklarınla
vur tamburun tellerine
ışıklara bürünüp
yüreğe yağar bu ses
ay göğe sığmaz olur
sen benim yüreğime
Saçlarını tarayarak yüzlerce yılın
külhan aşkları besleyerek koynunda
tanrıya akran zamandan geliyor
Ne suyun farkında ayışığının ne de
akıyor dağların içli sesiyle
Uçmalara kanat çırpan
kuşların yavrusu gibi
aşkın çırağıydım henüz
Yalancı bahara aldanıp
çiçek açtı erik ağacı
Anıları istifleyip düş odalarına
menzili toprak olan yolları yürüyorum
yüzümün ırmaklarında günler kanlı akıyor
dilime dolanan türkülerin nağmesi soğuk
iniyor perde,bitiyor oyun,uğurlanıyorum
Güz ırmağının kıyılarını öpen dudak
ay ışığıyla sevişmeyi öğreniyor
bir denizin kokusu dağın doruğu ya da
haydi diyor şiirin ateşten salıncağı
aşk gülümsüyor içimde bulutları tartarak
Mevsim kıştır,kar rüzgarları eser kuytularda
sıcak odaların türküsünü mırıldanır
ayaklarıma dolanan kirli bir kedi
Sis içinde aranırız birbirimizi
Ben bu dağın yamacını
zirvesini hem tacını
anam bildim yurt edindim
avucumdan beslendi kuşlar
ürkütmedi kurt bakışı
Aşksız gecelerin de sabahı vardır
ömrü hicran olanın ahı vardır
Yaşamak hüner oldu vakt bir zindan
hergün geçtiğimiz kanlı sırattır



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!