Ulaşmaya çalışılan her şey,
Ulaşan için kutsaldır.
Sonrasında ise artık eskimiştir.
Önemini yitirmiştir.
Görmezden gelinmeyi hak ediyordur.
Ve artık kusurları,
Kapının tak tak sesleriyle,
Gözlerimi açıyorum.
Ve nerede olduğumu anlamaya çalışıyorum.
Kafamı koyduğum tahta masadan,
Sakince kaldırırken etrafı süzüyorum.
Yan tarafta cılız bir ateşi olan, köy ocağı.
Ne umursamaz oluşunuz,
Ne de attığın kahkahalarınız
Ve yahutta sahip olduğunuz,
Kin ve nefretin büyüklüğü
İnanki umurumda değil.
Dökülen saçlarımın,
Ormanın en tenha yerinde,
Bir çınar ağacının gölgesine,
Yapılmış bir hayrat vardı.
Yavru serçeyede, yılanada
Hayat veriyordu.
Ayazda buz tutan kurnasına inat,
Sen ki, çiğ süt emmiş
Olur olmaza ortamı germiş
Kadir, kıymeti lugattan silmiş
Kaini Cebirsin.
Kaf dağında gezer
Yavaş yavaş alışmaya başladığımız acemi birliğinde hafta sonu çarşı iznine çıkabilmek için adeta saatleri sayardık.
Çarşı izninde yaptığımız telefon görüşmelerimiz ve içtiğimiz
demli çaylar, sivil hayata olan özlemimizi unutmamızı sağlıyordu. Yemin törenine kalan sayılı günler, eğitimlerimizi
yoğunlaştırıyordu. Gündüz yapılan arazi ve spor eğitimlerini,
akşamları yapılan anfideki dersler takip ediyordu.Ders bittiğinde karanlıkta ve koşturarak koğuşa dönerken yol kenarında bulunan 40 cm’lik kanala fark etmeden düşmem
neticesi burkmuş olduğum ayağımı tutarak kendimi zor attığım yatağımdan, gece ayağım şişmiş ve çok ağrılı olarak uyanmıştım. Sabah içtimaya çıkamadan direk revire giderek,
Dışarıda kuru bir soğuk vardı. Evin içini ise mutfaktan gelen ses ve nefis hamur işi kokuları kaplamıştı. Oturma odasına kurulan sofra,
Kahvaltıyı seven benim için, eşim Nurcan tarafından özenle hazırlanmıştı. En son rahmetli annemin sofranın ortasına bıraktığı,
Peynirli çiğ börekler iştahımı dahada çok kabartmıştı. İştahla ve
Besmeleyle oturduğum sofra, - Koğuş kalk! sesiyle birlikte ortadan
kaybolmuştu. Gözlerimi açtığımda büyük bir koğuşta ve ranzanın
alt katında kendimi bulmuştum. Ne olduğunu anlama çalışırken,
Yatsı ezanıyla mühürleniyordu,
Yer ve gök.
İtfaiye ve ambulans Sirenleri birbirine karışırken,
Çöpü karıştıran çocuk açıyordu
Eskort kızın telefonunu.
Ve anlatmaya çalışıyordu,
Beşbin yıldır suya hasret,
Çorak topraktan farksızdı
Yanan bir sobanın sıcaklığı
ve kuru ekmeklerine
Katacak bir katığa olan özlemleri.
Tek göz gecekonduda karı ve koca için
Senki bedbahtlığın,
Kitabını yazmışsın.
Bakışlarının rehin aldığı bedene
Sözlerinle pranga vurmuşsun.
Ve efendisi olduğun bedenin
Köleliğiyle gurur duymuşsun.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!