Şanına uygun yaşansa da o gün yaşanmasa da
Bir mayıs gecesi ayrıldım Sirkeci garından
Zihnimde birikmiş meraklarımla
İki mayıs akşamı parıldayan Bükreş güneşi
Vagonları yalayarak pencereme tutunuyor
Ben mi ondan / o mu benden medet umuyor
Sabaha uyanır gibi mahmur belleğim
Gözlerim yitik ovanın deniz enginliğinde
Sancılı bebeklerinin içinde son ışıklar
Her yanım sızı içinde beni Nazım uyandırıyor
Birden çırpınıyor yüreğim serçe kanatlarıyla
Kuş tüyü kadar hafif, tedirgin ve ürkek
Hüzünle fısıldıyor kendi kendine kekeleyerek
Kırık dökük fabrikalar, Bükreş Ovası ve vagonlar
Derken eziliyor demir halkalar ile rayların arasında
Ter damlalarıyla gezinirken Nazım yanaklarımda
Tren çoktan varmıştı menzili Bükreş garına
Şaşırmadım
Anlatılardan böyle dinlemiştim seni zaten
Gecikmiş bir konukluktu benimki
Bir zamanlar
Düşlerimi yaşayanlar var sandığım kentlerde
Gözlerim inançlarına yenik düşmüştü
Sahi ben ne zaman Varşova’daydım
Bir tarihi paranteze almış gibi
Yok mu sayıyorlar ne
Bir bölümünü atlayarak okuyorlar geçmişi
Kiliselerden öte dün yok gibi Bükreş’te
Anımsamıyorlar bir mayısı bile
Anlamak kolay sanılsa da
Sanırım bu bir yanılsama
İşte böyle, gerçek düşe baskın çıktı
Yoktu Nazım ve ben yapayalnızdım
Düşlediğim gibi değil
Düşündüğüm gibi buldum seni Bükreş
Ben mi geciktim sen mi erken dönüştün
Gerçekle düş birbirine karışmış
Yarım asırlık tarih varla yok arasında
Yokları ayrım sanmışta varları yok sayılmış
Düğünü ertelenmiş gelin gibi bir şehir
Yeşil gözlerinde bebek yüzlü insanlarının
Kayıt Tarihi : 6.2.2018 01:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!