ÖDÜLLÜ UZUN MANZUM HİKAYE
- BU BİR YAŞANTI-
Bir  yudum  sevgiyi, ararken  gönüllerde,
Sonsuz  şefkati  sordum, bilinmeyen  yerlerde..
Yüzümdeki  beliren, sahte  tebessümlerle,
Tüm  gerçeği  anladım, en  soğuk  gecelerde.
Yırtık  pantolonumun, paçaları  sökülmüş, 
Havlamaya  hazır, tabansız pabuçlarım.
Lime  lime  olmuş, bu  fedakar  ceketim,
Yakasız  gömleğimin, düğmeleri  dökülmüş.
Dağılmış  saçlarım, kirli  yüzüme  düşmüş,
Rüzgarın  uğultusu, hala  kulaklarımda.
Gözlerim  şiş  şiş, şimdi  uykusuzluktan,
Saçaklardan  akan  buz,  benim  gibi  üşümüş.
Neden  bunca  dolaşma, bu  neyin  gezintisi,
Barınacak  bir  yer  lazım, gecenin  felsefesi.
Gece  şimdi  ağlıyor, ıslatıyor  her  yeri, 
Ve  içimde  bağırıyor, açlığın  ezintisi. 
Yanımdan  bir  kadın  geçti, yakası  kürklü,
Sonsuz  bir  hayret, vede  dikkatle  baktı.
Ben  hiç  içinde...hiçsizliğimden  utandım.
O benim  korkunç, halimden  ürktü.  
Ben  bir  zavallıyım, korkutacak  ne  yaptım, 
Üzerine  saldırmadım, kötü  söz  söylemedim.
Utanç-usanç  dolu  yüzümü, saklamak  için,
En  karanlık  ve  tenha, sokağa  saptım. 
Sokağın  ötesinde, bir  kahve  gördüm,
Bakmakla  yetindim, o  buğulu  camından.
Cebimde  olmayan, bir  yüz  kuruş  düşündüm, 
Yutkundum...yutkundum, ağlayıp  geri  döndüm.
Bir  çeşme  gördüm, sokağın  en  başında,
Musluğunda  damlalar, gözyaşım  gibi. 
Boş   bir  tabut  duruyor, camiin  avlusunda,
Son  yolcusu  rahmetli, bilinmez  kaç  yaşında.
Yatsı  namazı  bitti, dağılırken  cemaat,
Çıkarılmış  o  tabut, aynı  yerde  duruyor.
Şu  yorgun  gözlerim, bilet  keserken  düşe,
Bu  sandıkta  uyumak, değişmez  bir  kanaat.
Sabah  ezan  okundu, ben  içinde  bir  hiçtim,
Yeni  doğan  gün  gibi, bende  doğdum  yeniden.
Bir  adama  rastladım, elinde  iki  simit, 
O iki  simidini  yedi, ben...iki  bardak  su  içtim.
Göğe  açtım  ellerimi, hep  yalvardım  allaha,
Kurtar  beni  yüce  rabbim, bıktım  artık  vallaha.
Neden  bu  yalnızlığım, olmuyor  isteklerim,
Bitmezmi  ki  bu  ceza, yetmez mi  çektiklerim. 
Gözlerimde  kanlı  yaş, karnım aç  yüzüm  solgun, 
Hiç  mecalim  kalmamış, bedenim  artık  yorgun.
Kalbim  durmak  üzere, üşüyor  donuyorum,
Miğdemi  susturacak, çare  bulamıyorum.
Ellerimde  titreme, gözlerim  kararıyor,
İçimdeki  bu  açlık, susmak  nedir  bilmiyor.
Kenarda  çöp  bidonu, etrafında  kediler,
Mırıldanarak  sanki, yiyecek  var  dediler.
En  sondaki  köprünün, o  dik  merdivenleri,
Sanki  bir  ışık  gibi, gökyüzüne  yükseldi.
Tüm  gölgeler  uzarken, sabah  yaygın  ışıkta,
Bir  ömrün  daha  bitti, bütün  serüvenleri.
-SON-
Nuri Gökhan SonselKayıt Tarihi : 3.10.2005 20:12:00
 
 
 
 
 Şiiri Değerlendir
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!