Havası sert, insani mert.
Benim şehrim,
şehr-i sultan sivastır.
Öksüz toprakların yetim yurdu Kangal, Kangal ilçemdir.
Çetinkaya kasabam.
Hem öksüz, hem yetim, aynı zamanda dimdik ayakta duranların özüdür Çetinkaya
Vatanım, yurdum, gençliğim, çocukluğum,
İlk çocuk olduğum.
Toprağında doğduğum, aşında doyduğum.
Ötelenmiş yılların gören gözüdür Çetinkaya.
Hane hane, kapı kapı, bütün evi barkı.
Dolaş bir bak yok birbirinden farkı!
Diline, ırkına bakmadan bütün halkı.
Birbirine bağlayan yazıdır Çetinkaya.
Derde düşmüş bozkıra derman.
Yola yoldaş, yolcuya han olan.
Gidene içli bir Türkü, kalana gönül telinde ağıtlar yakan.
Yarım kalmış sevdaların kırık sazıdır Çetinkaya.
Bir başka haldedir her mevsim.
Pınarlı koyaktan seyretmek, duran gölünde çimmektir hevesim.
At tepesinden duyulmasa bile sesim.
Koç köprüden, dabanözüne beni yakan sızıdır ÇETİNKAYA
Belki soğuktur mevsimler ama insanına hele bir bak.
Bedenler yorgun, eller nasırlı, saçlarda ak.
Her birine otur, ayrı ayrı bir Türkü yak.
Küskün gönüllerin, gönül alan sözüdür
Çetinkaya
Gam yüklü toprağın, yılgın ve umursamaz diyarı.
Sancılı vakitlerin, yaraya derman olan yari.
Kış günlerinin ayaz vurmuş yazı, baharı.
Dört mevsimin
Aşılmaz cilvesi nazıdır Çetinkaya.
Sinemizde yakan
Bozkırın sönmeyen ateşi, küllenmeyen közüdür Çetinkaya.
İnsanın, insanlığın özüdür Çetinkaya
Kayıt Tarihi : 10.6.2025 10:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!