usul usul beliren şehrin silüetine
onmaz yaralara çalınan melhem gibi düşen ses:
muhteşem nemelere eşlik eden kuş sesleri..
ne hoş sedadır çiğ düşmüş ruhumu saran
en güzel makamın ey güzel daveti!
karanlığın aydınlığa vedası; ezan sesleri.
puslu bir sabah, buğulu bir cam, bir perde,
bir konuk, bir veda, bir uğurlama...
başlar gün esneyerek
ve başlayan gündesin.
vardın, sorgusu yoktu başı boş saatlerin
dururmuydu, gidermiydi bilinmezdi zaman..
bir park ya da yol kenarında,
sündürülmüş ve yapışkan sohbetler..
omuz omuza uzaklara dalıp sessizliğe saklanmalar
yan yana durup, sus'u çağırmak,
uzun soluklu susmalara usul usul kör bakışlarda alışmak..
bakardın görmezdim, sorardım duymazdın,
önemlide değildi, gündüze doğmuştu yaşam.
yüründü yeniye, değişmeye, ağlamaya, gülmeye
paylaşmak ve hatırlamak için duran tüm sıradan şeylere,
sıradan gibi görünen, büyüdükçe büyüyen
saran-kaplayan, düşen-kalkan, olan-biten
o, hey gidi günler'e...
molaları vardır hayatın,
fasılaları, esleri vardır saatlerin
esresi,ötresi, üstün'ü vadır cümlelerin
vedaları vardır dünün bu güne, bu günün yarına..
'an' da durup anmak, yanmak ve sönmek vardır,
yaşamak sandığımız şeyleri doldurarak hayatımıza.
plansızca hayatımıza kattıklarımız...
huzursuz tepinmeler duygularda,
artık, yetmezliği sazın,sözün, gözün
görsel yıkımlar, düşsel yanılgılar, sezgisel ayrılıklar..
böyledir gitmeden gidilecek en uzun yolculuklar,
böyledir yitmeden yaşanacak en büyük yalnızlıklar.
böylece alışır uzun yolculuklara ve yalnızlığa yaşamlar.
gün karanlığa karışırken değişen renklere
yine en gri tonunda karışır
bilinen davetin bilinen nakaratında: ezan sesleri.
titrer yürek, büyür utanç, başlar nefret..
bir konuk, bir veda, bir uğurlama!
çekilince el ayak, metemi düşünce yokluğun,
gözlerin kalır özüme değen, yettiğince yüreğin.
göze gelen sözde kalır,
uzaklaşır kalabalığa karışan yaşam,
ve tek başına sığınır geceye.
o en korktuğun, huzursuz olduğun 'anımsamalar'
o anlar soğudukça, uzaklaştıkça zamanda
alışır korkular hayata, katılır uzayan yaşama..
tek kalır ve öylesine alışırsınki yalnızlığa,
sen susarsın, karıştığın tüm kalabalıklar susar.
anlarsın Mecnunun Leylayı niye tanımadığını..
dur durağının sus sapağında ayrılır yollar;
ben büyüttükçe seni düşlerimde,
zümrütü-anka olursun uçarsın kendi güğüne
sen huzuru yudumlarken sevindiğin erinçlerinde
inersin kaf dağından yeşil düzlüğüne..
sanal dünyanın yalnızlığından bakarım sana.
bir ben,bir gece, binlerce yıl bin yıldız..
avare, haylaz, aymaz durulmaz gönlümde,
bitmez umutsuz düşler, bitmez bu yüzden şiirler..
Kayıt Tarihi : 23.4.2011 20:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!