Yorgunluk,
Kemiklerime işleyen bir sızı,
Hayat değil, bir enkaz bu taşıdığım.
Bitkinim. Kelimeler yetmiyor.
Gözlerim sadece iki kol arıyor,
Bedenimi saracak,
Beni bu boşluğun ortasında tutacak.
Sağımda derin bir kuyu, solumda cam kırıkları,
Hepsi yalanlardan, ihanetlerden.
Üzerime çöküyor bu ağırlık,
Nefes almayı unutturuyor.
Saatler... Onlar benimle alay ediyor.
Hepsi hüzünle, kederle döşenmiş,
Sanki zamanın tek bir rengi var: Gri.
Ne zaman "Şimdi!" desem,
Ne zaman bir mutluluk ışığı görsem uzakta,
Zaman tam benim için duruyor.
Dünya dönüyor, evren genişliyor,
Ama benim için o an,
O umut anı, donup kalıyor.
Bir minder, bir oturak, sadece bir dinlenme köşesi.
Gözlerim yoruldu, bu sürekli arayıştan.
Yelteniyorum, sadece bir nefes alayım diye,
Ama yerim çoktan kapılmış.
Koşuşan başkaları, gülen başkaları.
Bana kalan, sadece kenarda durup izlemek.
Yine o itilmişlik hissi,
Yine o ait olamama duvarı.
Zaman akıyor evet,
Hızla geçiyor, ama mutluluk nereye?
Kapıyı çalmaktan korkuyor mu?
Yoksa adresimi mi sildiler evrenden?
Bana yaklaşan her gölge,
Omzumdan bir ağırlık almıyor, aksine
Ömrümden bir dilim çalıyor.
Enerjimi, inancımı, iyi niyetimi.
Hırsızlarla çevriliyim,
Elleri kalbime uzanan hayaletler.
Gelen de eksiltiyor, giden de.
Bir artı değeri olmuyor hiçbir ilişkinin.
Sadece bir çıkarma işlemi bu hayat.
Kalan, hep daha az, hep daha eksik.
Benden bir şey almamış tek bir insan hatırlamıyorum.
Yorulmaktan yoruldum artık.
Bu bitmek bilmeyen yalnızlık manifestosundan.
Kırıyor gelen, kırıyor giden.
Ve ben
O cam kırıklarını
Her seferinde yeniden toplamak zorundayım.
Kanaması dursa bile,
Yaraları asla geçmeyecek bir ruhla.
Kayıt Tarihi : 14.11.2025 13:33:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!