Sabah yine aynı sessizlik.
Pencerenin önünde oturuyorum. Güneş, karşı binanın duvarına tam o alışılmış açıyla vuruyor. Ne bir eksik, ne bir fazla. Zaman sanki her sabah aynı sahneyi yeniden oynatıyor bana. Düşünmemeye çalışıyorum. Ya da belki de gerçekten hiçbir şey düşünmüyorum. Belki bu hâlim, en dürüst hâlim.
Son zamanlarda insanların bana kızgın olduğunu hissediyorum. Bunu söylemelerine gerek yok. Bakışlarından belli. Sanki içlerinden biriken bir şey, yanımdan geçerken havaya karışıyor ve ben onu soluyorum. Nedenini tam olarak bilmiyorum. Belki sustuğum için… Belki de konuştuğumda doğru kelimeleri bulamadığım için. Bazen ağzımdan çıkan bir cümle, bambaşka bir kulakta yabancılaşıyor. Ben anlatmaya çalıştıkça, onlar daha çok uzaklaşıyor. Ve bir noktadan sonra anlatmanın da anlamı kalmıyor.
Hiçbir zaman kötü biri olmak istemedim.
Ama onların hikâyelerinde hep aynıyım: uzak duran, duygusuz, bencil adam. Birinin gözyaşında neden, bir başkasının öfkesinde suçlu. Sanki herkesin hikâyesinde benim için ayrılmış tek bir rol var ve ben ne yaparsam yapayım sahneye hep o kılıkla çıkıyorum. Oysa ben sadece kendi sessizliğime sığınıyorum. Gürültünün içinde kaybolmamak için, konuşmamayı seçiyorum. Ama bu da birilerini kırıyor. Sessizliğin de bir dili var, ama kimse onu duymak istemiyor.
Güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
Büyük aydınlığımdan
Sana bir dolu umut getireceğim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta