Rüya İçinde Rüya
Bir avuç sabah topladım sahilden,
ince kum, Ege’nin uykusundan kalma.
Üfledim adını, uçtu;
avucumdan akıp gidiyor dünya.
Galata’da bir tramvay sesi, “çın”
rayların hafızası var, benim yok.
Her durakta başka bir ben iniyor,
bir ben biniyor; hangisi ben, hangisi yol?
Bir çay demledim, cam buğusunda yüzüm;
simit susamı gibi dökülüyor zaman.
Sordum kendime: “Bu keder gerçek mi,
yoksa gölgemle oynadığım bir oyun mu, aman?”
Kapalıçarşı’nın kubbesinde yankı,
bir dua gibi dönüp duruyor içimde.
Tespih taneleri dağılıyor halının üstüne;
toplayayım derken hepsi geçiyor içimden.
Bir pencere açtım Üsküdar’a karşı,
martılar çoğalttı içimdeki soru:
“Sen misin, ben miyim, yoksa şehrin rüyası mı
şimdi birbirimizi görüyoruz?”
Bir mezar taşında “el Fatiha”
okudum babamın suskunluğu için.
Rüzgâr çevirdi sayfaları;
hangi satırda biter insanın dünü?
Bir mendil sakladım annemin sandığından;
naftalin kokusu, zamanın en sadık yalanı.
Yüzüme sürdüm, çocukluğum oldu;
sarılınca bile tutamadım, tüterken dağıldı.
Kervansaray avlusunda bir akşam:
ayak seslerim taşları ikna etmiyor;
“buradayım” diyorum, taş susuyor,
“geçicisin” diyor, ben de susuyorum.
Bir deniz feneri yakıp söndü uzakta,
gölgem büyüdü kısaldı dalgalarla.
“Gerçek budur” dedim, çekildi kıyı;
“hayal” dedim, geldi aynı dalga.
Ve yine avuçlarım:
kum, ışık, nefes ve niyet.
Sıkınca çoğalıyor, bırakınca yok,
hangisi hakikat, hangisi niyet?
Şimdi anlıyorum, belki de değil;
anladığım kadarından utanıyorum.
Bütün sevgiler, bütün ayrılıklar
aynı tül perdeyi paylaşıyor.
Sor bana: “Uykuda mıyız?”
Cevabı en iyi ezan biliyor;
uyan diyor, uyanınca da
rüya içeriden devam ediyor.
Ellerimde hâlâ sahilden aldığım kum;
döküldükçe çoğalıyor acı ve huzur.
Dünya, bir tel çekilen ud gibi titriyor:
bir rüya içinde rüya, ben de içinde bir su.
Kayıt Tarihi : 5.10.2025 20:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)