İhtimal dahilinde olmayan hayalleri,
İmkansızlıklarımı ve seni düşündüm.
Öyle bir kasım ki mümkün kılıyor
hem üşümeyi hem ısınmayı,
hem özlemeyi hem kavuşamamayı.
Güzellemek istemiyorum işte.
Anlarsın sen beni.
Sevdirmeli diyorum sonra
yokluğunu kendime.
Sonra bir bıçakla bölüyorsun beni bin parçaya.
Ateş olmadan yakıp,
esen serin rüzgarlar olmadan soğutuyorsun.
Bir kaybolup bir yeşeriyorsun
penceremdeki saksıda.
Uzak yolları yokluğunla ölçüyorum,
bu kadar yakın oluşuna şaşırıyorum sonra.
Akan kanım kadar kırmızı olmak istiyorum,
gökyüzü kadar mavi.
Sayfaları usul usul çevirip
bulmak istiyorum satır arasındaki yüzünü.
Ceketimi çıkarıp oturtuyorum yanı başıma.
Ne o konuşuyor ne ben dinliyorum.
Gökyüzüyle bakışıp bulutları benzetiyoruz.
Yıldızları saymayı bitirip
değirmenler de öğütüyoruz acımızı.
Yükselen güneşi seyredip
gözlerimizin bu kadar çabuk ıslanmasına kızıyoruz.
Alıyorum omuzlarıma,
yine üşüdükçe sarıyor.
Sardıkça üşütüyor.
Kayıt Tarihi : 3.11.2025 11:11:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kasım, pencereyi aralayınca içeri doluyor; soğuk bir nefes gibi, ama içimde köz. Ceketimi çıkarıp yanıma oturtuyorum, o konuşmuyor, ben dinlemiyorum; sadece gökyüzüyle bakışıyoruz. Saksıdaki bitki bir kayboluyor, bir yeşeriyor; toprağın altında kök salıyor, ama dalları bana değil, yokluğuna uzanıyor. Bıçak yok, ateş yok, rüzgâr yok; yine de bin parçaya bölünüyorum, her parça bir dize oluyor. Kanım kırmızı akıyor, gökyüzü mavi kalıyor; ben ikisinin arasında, satır aralarında yüzünü arıyorum. Sardıkça üşütüyor, üşüdükçe sarılıyorum; döngü bu, kasım bu, şiir bu. Güzellemek istemiyorum, çünkü zaten güzel: yokluğun en keskin yerinde, ben hâlâ oradayım.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!