bir kadın gitti bu şehirden
ardında bıraktığı bir çay bardağında ruj izi,
birkaç eksik kelime,
bir de geceyi geçindiremeyen adam
bu benim işte
adımı sen koymadın, ama harf harf unuttun
şimdi ne yapsam
biraz bozkır, biraz deniz
biraz uykusuzluk dolanıyor içimde
açık bir pencere gibi kalıyorum sabahlara
pervazımda unutulmuş bir martı tüyü,
rüzgâr ne zaman esse
aynı hatıra ürperiyor
yalnızlık nedir bilir misin
bir otobüs durağında saatlerce seni beklemektir
gelmeyeceğini bile bile
ama yine de saçını nasıl taradığını düşünmektir
gülüşünün sol cebimde sigara gibi ezilmesi
ve her paketi açışımda
“belki bu kez” demektir
geceyle sabah arasında sıkışan
o gri saatler var ya
işte ben hep oradayım
ne tam karanlık, ne tam aydınlık
bir fotoğrafın negatifine sıkışmış gibiyim
çekilmiş ama basılmamış bir hatıra gibi
sana yazdığım o mektuplar — yollamadım
çünkü her cümle biraz daha tanımaz oluyordu seni
"ben" diyordum,
"sen" diyordum,
ama cümleler aramızda düşüyordu yere
kırılıyordu — cam gibi
melankoli mi?
o çoktan yerleşti içime
balkonumdaki saksı gibi: suskun, toprak, biraz çiçekli
arada bir açıyor eski bir şarkı duyunca
ama çoğu zaman sadece duruyor
varlığıyla yokluğu karışmış gibi
bir kadın gitti bu şehirden
ben hâlâ o sokaktayım
ayakkabılarımda onun adımlarının yankısı
gözlerimde kesik bir yağmur
ve içimde
her gece yeniden başlatılan bir yalnızlık tarihi
Kayıt Tarihi : 2.6.2025 00:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!