Yoksulluğun coğrafyasında, odununu tutuşturulup, kömürü yakılan
Sıra dağları, sarp geçitleri, karanlık tünelleri
Erzurum'u, Erzincan'ı, Sivas'ı, Kayseri'yi geçerek
Bir ayrılığın, bir yoksulluğun
Ölümcül kanamasından
Kars’dan İstanbul’a
Durmadan dört gün, dört gece yol alan
Rüzgârlara, esintilere yürek, yürek türkü tutturen
Efkâr dumanların arasında
Bazen umut
Bazen sevgi
Bazen hüzünle acı, acı çalan
Kazanı ateş
Vagonları evi, barkı viran kalmış
Gurbetçilerle dolu
Raylar üstünden akan
Umutları alıp götüren
Kara günlerin kara treninin
Düdüğüydü
Kürtçe ağıtlar eşliğinde
Yanan yüreklerde, hasretten dopdolu mâtemleşen
Sefilliğe, fakirliğe, yoksulluğadır. Bendeki bitmeyen şu isyanım
Yarası kabuk bağlamayan her gurbet
Ölümden de beter
Yarım yamalak hayatımda kalan
Tükenişimin
İlk korkularımın, ilk sevinçlerimin
Bir göçün acı hikâyesidir
Hâlen bende
Kene gibi yakama yapışan
Umutlarımı çalan, yüreğimi yaralayan acı gurbet tanığım
Şişli'siyle, Üsküdar, Kadıköy, Fatih, Bakırköy'üyle
İstanbul çok iyi biliyor
Kalabalıktı, çok yoksuldu
Anneli, babalı altı çocuklu
Kağızman'lı Kürt ailem
Ve
Tüm tarihler yazacak
Yaşayamadığım çocukluğumu
O yıllar hep dert, hep hicran kaldı bende
Her gün bir acı, bin cefa kanatlanır yüreğimin her yerinde
Mehmet Çobanlğlu
16.04.2025
İstanbul
Kayıt Tarihi : 16.4.2025 11:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!