Ağır gelen kefe düştü öne
Ruhu esrik ruyaları kanatlandıran bir kartalın
Düştü zarif boynundan elmas
Tılsım bozuldu
Aralandı esrar perdeleri gökyüzünün 
Sihirli bir makas 
Boyuttan yoksun, sezgiden uzak 
Turkuaz bir parça kesti o puslu şehirden 
Ben yapıştırdım kalbimin üstüne 
Çiyi, çitleri kaldıran o aşk rengini 
Kuytusunda tınlayan hazzın doruklarından 
Açıldım bir yabancı gibi 
Gizeme ve onun ece olduğu herşeye
Yılgın vuran saatlerine 
Ateşinden sıçrayan her kıvılcama
Işığından taşan şaraba
Elimde kılıç 
Boyun eğdim
Diz çöktüm önünde
Taşlaşmış gövdemle gözlerinin 
İşte,  böyle başladı benim maceram 
Ruhumu yakan
Hülyalı bir nisan yağmuru altında
Yağmur sonrası talan 
Üfürülmüş balçıktaki hazineleri 
Talan düşlerin saçaklarına sığındığım vakitleri
Kendi kaynağında epriyen tandan doğdum ben
Gecenin burgaçlarını seyrettiğim bir aynadan 
Paramparça düştüm toprağa
Siperlerin keder çiçekleri açan kıyısında
Uğursuz ritmini verince kollara davul 
Artık kelam, bileği saran zincirin kızgın tenine
Kırbacın vereceği hükme gebe 
Bu muamma safhasında 
Belki bir çare olur 
Bir yol açar önümde diye 
İstedim eşyadan içindeki cevheri 
Elemin zehirli ışığı
Kör etti gözlerimi 
Kanatlarımı yaktı 
Fırtınayla gelen yangından bana kutsal bir iz bıraktı
Miadım dolmadan, kandilim sönmeden önce
Kuyuya doğru kaydı ibre 
Küreğe doğru çevrildi sayfa
Kınında paslanmış bir kılıçla 
Bir sabah hayat
Bir forsanın resmini çizdi benim yüzüme
Bu oldu artık oyundaki rolum 
Düştü zarlar 
Başladı sahnede en çetrefil bölüm 
Binlerce hamle yaptı hayat 
Binlerce maske takıp çehresine 
Durdurmak için damarlarımda rahvan akan bu kanı 
Sürgüledi gözlerime işaret kapılarını Münadinin 
Süngüledi sözlerimi lanetlenmiş bir bakışla 
Hey kürekçi sür adını 
Şiirin yıkıntılarına doğru 
Dökülsün diri soluğunla  güzle savrulmayan yaprakları 
Gürzünü indir sahte sütünlarına 
Arı kumdan çekilsin kılıç artıkları 
Dilinden gelecek olan mucize de bu 
Hey kürekçi
Bu mayhoş bu uğultulu semanın yorgun kartalı 
Sen de matador gibi 
Ördün boş, bir arenada düğümleri çözen hakikatı 
İhanet armağan sana ahit emanet
Çölleşti durakların bundan gül kalmadı şimdi teninde 
Gelecekte geliyor dudaklarımın ucunda 
Tarih unuttuğu seyrine dönüyor
Ebrehenin fillerini kırıyor ebabil kuşları 
Babilin kalelerini yıkıyor
Atlarını çatlatıyor hamroğullarının 
Tuğlalarını  söküyor günahkar adımların 
Toprak toğum için göğe yükseliyor
Kelam gerçek sahibini arıyor 
Bütün gövdeleri delip geçiyor bir mızrak 
Vaadi bütün gövdelere görkemli bir hayat hakkı tanımak 
Deniz; burası işte yüzüğünü attığın kuyu 
Nefesini tüketip nefs olarak kaldığın kıyı
Sesinde akis bulunmayan varlığın dalgalı arenası 
Korku yok burda ruhtaki okların kulesini dikecek 
Köpük yok kalbinden muhteşem bir venüs doğuracak 
Fener yanarsan eğer kendi külünde saklı
Geçitler dar burda, ölüme yollar kısa 
Bu gölgesiz labirentte kendinden başka Minator arama 
Binlerce hamle yaptı hayat 
Binlerce ilmek takıp boğazıma 
Devirdi en sonunda parmağıyla şahı 
Bitirdi sürek avını 
Bıraktı çukurlaşıp kendini de yutan boşluğu 
Gözlerin gözlerden eksik tarttığı kaldı geride 
Yükün yüzden artanı kaldı 
Aşk mat 
Fata Morgana 
Ufku dar pencerelerden 
Acının parmaklıkları arkasında 
Külleriyle tartan mahkumların kaderidir bu 
Denizin bitkin kürek vuran yüreklere 
Haince bir oyunu 
Fata Morgana 
Büyü kalkmamış hala tozlu harflerden 
Nim sun peymaneye saki 
Bu mey bize ağı 
Tuzaklar kurulu örtülerin altında 
Galip sensin bu alemde mağlup biz 
Sanrı som sancı kesif 
Gün geçtikçe çekilirken göğsümüzden şemsimiz 
Hey kürekçi adnını bozma 
Ateşi ateşle söndür 
Hoş bir seda çınlasın sende cam-ı cemde
Çığlığından ürperen bir çığ gibi taşmadan 
Daima suçsuzluğunu dindirecek bir pınar ara
Kumlarını su sandığın aldatıcı her vahada 
Adın yazılı çünkü silinmez bir ağıda 
Şem söndü şemdan kayıp 
Duayı dudaktan ayıran son kasırgada 
Sirenlerin şarkıları geliyor dalgaların ardından 
Felaket yakın yıldızlı gecede 
Hem kulaktan çekildi balmumu hemde kanattan 
Kadırga battı kristal kadehte 
Sahil çok uzak 
Derman yok kollarımda 
Çağrı çığır açsa da geç çırpınan çarkta 
Fata Morgana 
Mucize hangi balığın karnında 
                        Sadık kürekçiniz
                        Alphonso de Lagardia
Kayıt Tarihi : 23.12.2004 13:05:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 


Kaideleri unutmayın!sadece günün şiirine yorum yazacaksınız!başkalarının yorumlarına yorum yapmanız kurallara terstir.siz lütfen kendi işinize bakın. Ayrıca kendime bir edebiyat hocası seçecek olursam sizinle görüşebilirim(!) benimle bu kadar ilgilendiğinize göre bu fakire karşı özel muhabbetiniz var demektir(!)
Ayrıca bu sayfaya uğramadan biraz gramer biraz lügat,sözlük falan karıştırsanız diyorum.kültürlü insanların yanda çok fakir kalıyorsunuzda!
Sen bilmez misin ki, Yüce rab, kainatı insanlar için yarattı, kainat insanlara secde eyledi. Sözümü olur, dağların, ırmakların, güneşin adem oğlunun yanında. Elbetteki kainat insanlar için yaratıldı ve kainatın en yüce varlığı, insan oğludur.
Beş dakika da yazdığım bu şiir bu siteye armağanım olsun.
Tüm üyelere ve site yöneticilerine sevgi ve saygılarımla.
Aşağıda yazdığım şiirim için, hanki birinizin yorum yapma gücü varsa hodri meydan. Ben bu şiiri sırf Günün Şiir'ne nazire olsun diye beş dakikada yazdım. Yorumlarınıza bırakıyorum.
hayırlı akşamlar.
dağlar heybetimden korktu
önümde eğildi, mahçup bir şekilde
ırmaklar akıntısını kesti
mahcubiyetinden
gök ağladı aciziyetinden
benden özür diledi
ağaçlar boynunu büktü
selam durdu geceye
ay kuyuya ışığını yansıttı
selam verdi Yusufa
bulutlar, güneşi kapattı,
güneş özür diledi insanlardan.
Hasan BULDU
Not: beş dakikada yazdığım bir şiir. Şiir sayılırsa.
lütfen arkadaşlar bu şiirime de yorum yaparsanız memnun olurum(!)
teşekkürler.
TÜM YORUMLAR (28)