Benzeri olmayan sevginin dinginliğinde 
Lambada titreyen kor  alev gibi, 
Sonrasında beliriveren  ulvi bir varlığın 
Ruh sarmalına giren benliğinde saklı 
Bedende can bulan uhrevi kalp atışları;
Kıpır kıpır, kora kor, çığlık çığlığa
Kendine özgü bir yaşam başlıyordu, 
Bilgeydi yarim  ana, sevdasını  katıyordu.
Sıcacık  bir yürek sarmalıyordu  bedenini
Sessizliğin ortasında  bir koca ninni 
Diyarların en gizemlisiydi belki,
Tanrısal güçlerin bileşkesi “ANA”.
Benzeri olmayan bir varoluşta
Erişilmez yüce, üretken dişiliğiyle, 
Yaratıcı varlığın timsali, sen “ANA”.
Bir tanrıça yaratıcılığında olmalıydı; 
Ana Tanrıça Kybele'nin doğurganlığında, 
Sümerli bir ay rahibesinin şiirsel ninnilerinde,
Doğasal oluşumun özünde bir ibadet gibi 
Erişilmezlikte hissetmeli her can kendini. 
Friglerin çilekeş kralı Midas’ın öyküsündeki
Güzel sesli  tanrıça çağırırdı çocuklarını,
Söylerdi nidalı ninnilerini “ANA” kalbiyle
Savaşcı bir Amazon keskinliğinde, 
Yitik olmayan duygularla donanmış
Ana kalbinin sevdası bir başkadır özünde
Şefkatli bakışlarında büyüyen yüce bir hisle,
Sevmek, karşılığında hiçbir şey beklemeksizin,
O haslete sahip olabilmek utkusuyla, 
Her yüce kadın gibi, her yüce  “ANA” gibi.
Doruğunda gizemi var al meyvalı yediverenin
Bu nasıl bir devinimdir bilinmez ki,
Vazgeçilmez bir sevdadır, kalpten silinmez ki,
Ulu bir  çınarın devasa kolları gibi erişilmezliğin
Gölgesine sığınılan yüce bir duygu selinin,
Toprağın, suyun, dağların, taşların, 
Ebediyete intikal eden çırıl çıplak  canların
Var oluşunun kaynağı, tomurcuğu “ANA”.
Ardı sıra ağlayan, ağıtlar yakan, 
Türkülerle coşan, seven, sevilen 
Ölümsüz  bir sevda masalıyla 
Korkmamacasına sığınılan yüce bir liman.
Her gecenin sabahında doğan seher yıldızı, 
Sarsılmaz bir inancın abidesi gibi
Var oluşun kaynağında  sen, “ ANA”.
Zihnimden düşmez ki  gurbette boynum eğilse, 
Yoğrulmuşum ben “ANA” mın çilekeş gücüyle
Anarım  yadigarı içimde gizli  bitmeyen ninniyi
Zemheride sıcağına sığındığım o yağız geceyi.
Hamdım,  oldum sevginle, açıldım deryaya.
Yorganında, döşeğinde, kağnısında, harmanında,
Eleğinde bir zerre un,  toprağında bir parça can
Hayatın rapsodisinde  sararmış eski  fotoğraftan
Sanki akarcasına belirir  siluetin  zaman  içinden, 
Billur bir çiçeklikte gülpembe yüzündür açıveren.
Derler ki; ağlarsa anam ağlar gerisi yalan,
Ölürse tenler ölür, ölesi değil, ruhtadır can; 
Çaresizliğimde, hüznümde, her içe kapanışımda, 
Ahu bakışların, acı sözlerin gelir birden aklıma
İçimde bir yerlerde sönmeyen bir ateşsin sen, “ANA”.
Mavi kristal bir gecenin karanlığı ağardığında
Soğuk  pus sardığında başını koyakların 
Çalmamıştı şafağın rengi kızılından toz pembesine
Kül rengi boşlukta ağır ağır kağnılar ilerliyordu.
Havada var kabaran bir kurşun kokusu, 
Havada taşmaya hazır şarapnel tortusu.
Anadolu’mun duman  basmış, tozlu yollarında,
Mağrur “ANA” lar vardı, kağnılarının başında; 
Yılgın değildi bakışları, sözleri vardı yarınlara
Dualar yüklüydü mermi dolu yüce kağnılara, 
Kurtuluşu için yurdumun nice şafaklarına. 
Siperlere az kala, ellerinde dirgen ANA’lar, 
Efsunlu yalçın yürekleri ve bedenleri kaskatı
Yanık tenli, al yazmalı, cefakar ve cesur
İçin için dua eden yorgun, yüreği dağlı, aziz “ANA” lar. 
O. Selçuk YILMAZ
Selçuk YılmazKayıt Tarihi : 6.4.2007 11:50:00
 
 
 
 
 Şiiri Değerlendir
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!