Güller açmaz oldu artık nazından,
Bülbül figan eyler del olur gezer.
Mızrap şikayetçi kırık sazımdan,
Bir dertli ozan ki el olur gezer,
Dağlar içi delik yandı Ferhat’tan,
İşte bu sevdadır gelince başa
Bakar mı sanırsın gözdeki yaşa
Muradın bu ise keyfince yaşa
Kıskanırım ey yâr bahsetme bana
Göğün yağmurundan gözümdeki nem
Yine başım dertli, gönülde var gam,
Bir vesvese ile yaşar bin evham,
Gönül ağacımın her meyvesi ham.
Ham meyveler vermek harcın mı gönül?
Bin diken içinde yetişmez bir gül.
Hep ar etti güller soldu nazına.
Her sonbahar hasret senin yazına.
Büyük hasretleri koyup sazına.
Mızrabı tellere vurma ne olur.
Zulmete parlarsa ışığı günün,
Kuruldum memleket dağlarına ben.
Yine düştüm felek ağlarına ben.
Ölüleri geçtim sağlarına ben,
Bir türkü çığırdım daha neyleyim.
Perva etmeden hiç kısa ömürde,
Güneş gidiyor elvada
Sessizlikte bir hoş seda
Şu gecenin ortasına
Çöktü gecenin kendisi
Gündüzler ağzıma baldı
Şiirim geceye hakimdir benim,
Karanlıkları dost bilir yüzyıllar.
İnsanlar, Güneşi pek yakın bir dost,
Geceyi misafir gibi karşılar.
Öyle bir sırdaş ki hiç sesi çıkmaz
Sensizlik hayali kâbustan derin.
Gün ışıyor nerde bilemem yerin.
Seherde çarpıyor yüzüme serin,
Rüzgarlara bari sorayım seni.
Gülüşün mükafat, hayata tılsım.
Unutalım ne varsa eskiden acı veren,
Giden yolcu gelenden farklıdır artık bugün.
Mızrabı kayıplarda bağlama gibi yaren,
Gece karanlığını aydınlatır gündüzün.
Bir masaldan farksızdır inanması hayli güç.
Gönül bir güldür yaprakları kandan.
Bir kanlı savaşta açarmış gibi,
Çıkanlar habersiz kalmış batandan.
Ruh bedeni yırtar kaçarmış gibi.
Camları kırarak dağılan ışık,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!