Bir bıçağın sırtındasın üstad,
dost düşman seni gözlüyor.
Üstelik berbat kararsızsın.
ne yaslanacağın bir duvar,
ne arkandan adını bağıracak
sevgilin var.
Ve hafifsin,
fırtınaları geri çeviren gövdeni,
kendi sesinden korkan bir rüzgar
boşluğa itecek kadar...
Sabahlar yalın ayaktı biliyorum,
geceden de bir yer bulamadın kendine,
geri dönerken ordaydım.
arkandan adımlarını saydım.
Kirpiklerinde ikna oldu göz yaşların,
oradan geri döndüler,
içindeki cızırtıları duydum.
Bir bıçağın sırtındasın üstad,
kendi uçurumun ne kadar da lacivert
Belki hayatının en sıtmalı hastası
en dik yokuşu
ha desen kırıp göğsünün kafesini
uçurabilirsin o asi kuşu.
Oysa karşı yaka umarsız.
Seni buraya kadar getiren gölgeler orda hala.
Ve çaresizlik,
Üst üste koyunca, boyu uzamayıp
derinliği artacak kadar budala.
Asla hissetmeyecek eminim
içindeki felaketleri senin.
şimdi nefesi kokan bu rüzgarlar,
dağıtamaz saçlarını kimsenin.
Artık;
herhangi bir yemekle doyacak karnın.
herhangi bir gömleğini giyeceksin...
çırılçıplak gözlerindeki hüznün adını biliyorum,
seni sevda adlı bir yılan ısırdı üstad,
üzüleceksin.
Bir bıçağın sırtındasın üstad,
etrafında kara kuru akrepler.
Ah, akrepler,
yani en puştu böceklerin
günlerce pusuda bekler,
adam gibi dövüşmezler...
Ne zaman zorda kalsalar,
biter umutları, sorumlulukları.
ve sadece intihar için kalkar havaya
kuyrukları.
Sevmek;
bıçağın sırtından iniyorum diyebilmektir üstad.
Alacaklarını hesaplamaktan çok,
vereceklerini söyleyebilmektir.
ceplerindekileri azımsamadan ortaya koyup
birlikte yiyebilmektir.
Ve el ele tutuşup, akreplere basa basa,
ıslık çalıp yürüyebilmektir.
Kayıt Tarihi : 16.10.2002 13:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!