Bende yürüyorum yorgun ayaklarında dünyanın
Bende güneşin ilk ışıklarıyla doğup,
Akşamın kızıllığında sensiz batıyorum.
Baharda sevinçleri doldurup kucağıma sana getiriyorum.
Giderken sonbaharla beraber
Hüzünler bırakıp gidiyorum.
Kaç kez tökezledim o basamaklarda?
Kaç kez yoldan geri dönmek istedim?
Kaç kez görebilme umuduyla,
Gelip gelip geri gittim?
Ay ışığında alçalıp yükseldim.
Siyah beyaz çizgiler çizdim yüreğime.
Bir lokma kuru ekmeği alıp nereye böyle?
Nereye sorgusuz sualsiz gidişin?
Kaçmak mı yoksa terk ediliş mi gerçeğin?
Gitme!
Yağmur var,nereye gideceksin?
Suskunluğum bana can yoldaşı
Suskunluğum bana hayat arkadaşı
Kopabilir miyim ?
Ayrılabilir miyim?
Suskunluğum
Vezire yenilmiş bir satranç taşı
Susmayı öğrendim yokluğunda.
Kamçılanmış sözlerimi yutmayı,
Nefes alamamayı öğrendim.
Bir sigara dumanında boğulmayı da.
Yokluğunda küçüldükçe küçüldüm,
Büyüdüğünü sananların yanında.
Sarılıp hüzünlendiğimiz nice saatler
Destek olup bazen birbirimize
Ayakta durmak için çabaladığımız olurdu.
Bir teselli arardık içten sözcüklerde,
Bir umut ışığı bir direniş.
Mesleksel anlam dışında her anne öğretmendir zaten. Öğretmense usta bir heykel traş, elindeki malzemelerden güzel şekiller elde etmek isteyen. Güzel bir şiir okudum. Duyarlı yüreğinize, emeğinize sağlık. Saygılarımla.
Mesleksel anlam dışında her anne öğretmendir zaten. Öğretmense usta bir heykel traş, elindeki malzemelerden güzel şekiller elde etmek isteyen. Güzel bir şiir okudum. Duyarlı yüreğinize, emeğinize sağlık. Saygılarımla.
Mesleksel anlam dışında her anne öğretmendir zaten. Öğretmense usta bir heykel traş, elindeki malzemelerden güzel şekiller elde etmek isteyen. Güzel bir şiir okudum. Duyarlı yüreğinize, emeğinize sağlık. Saygılarımla.