Bir sabaha uyandım,
kumruların uğultusuyla.
Ayıldım nihayetinde,
odama gün ışığı dolunca.
Penceremin camına yansıdı
dışarıda duran bir kız.
Karanlık çökmüş bu sokaklar yine
Düşünenini bekler geçer, gider
Muhafazakar görüşler, anlamını yitiren
Bir yol gibi yürümeyi emreder
Barların açık ışıkları eşliğinde
Sırta yüklenmiş yaşantılar
Anılar, hep eşikte.
Neden biliriz ki acının verdiğini?
Harap olanın gailesidir,
ummadığını unutamamak.
Beklemek umar mıdır?
gelinmeyeceğini bile bile.
Gökyüzünde canlanır o güzel düşler
Geriye baktıkça pişmanlıkları saklayan
Sadece o güzel düşünceler
Huzuru dizginleyen
Hatıralarda saklıdır, ardına bakmayan
O saf gülüşler
Toprağı ıslak yine yürüdüğüm yolların,
zambak açmış mezarında unuttuğum insanların.
Gecenin soğuğu vuruyor savunmasız tenime,
içimi karartıyor bu dinmeyen huzursuzluk.
Ölümü hatırlamak için geliyorum her seferinde
tutkuyu çağrıştıran ayın altında otururken.
Dingin bir sabah yağmuru,
ve yürüyen insanlar.
Burkuk yolları ve
ağrılı bakışları.
Yolun yarısını bitirmiş,
uzak günleri düşlerken.
Ruhun kırılmış akşamın feleğinde.
Eskisi gibi hissettirmiyor artık,
gökyüzüne bakıp hayal kurmak.
Yanar mı canın her sevişinde?
kararır mı için her gülüşünde?
Unutmak da gelmiyor içinden,
Sonbaharın meltemiyle çatırdıyor kızıl yapraklar,
açıyorum kulaklarımı ve ufak melodilerini dinliyorum.
O kadar sessiz ki sanki dünyada kimse kalmamış gibi
sadece ben ve bana eşlik eden rüzgarlar.
Yalnızlığa alışıyor gibiyim
bazen nankör bir sevgiliye benzese de...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!