Benim sevdam, artık sürgün bir hatıra,
Bir duvarı yıkılmış evin, kendi kendine yası.
Bu yorgun gönül, ne bir nefes alır ne de bir çığlık atar,
Çünkü aldığı yara, onu korkak bir taş yapmıştır.
Sevmeye dair her umut, içimde bir ihanet fısıltısı,
Bir daha o ağrıyı yaşamaktan ölesiye çekiniyorum...
Kapılarımı kapattım ve kilidi kaybettim bilerek,
Bu sessizliğin içinde, yanan yüreğimle tek başıma eriyorum.
Haram olsun dedim, o canım dediğim ellerin başkasına ait oluşu,
Bu kaderin en ağır, en haksız hükmü oldu bana.
Nasıl sevebilirim ki? Gözlerimdeki kan kurumadı daha,
Her bakışım, o acımasız gidişin son sahnesi gibi...
Ben ki, o mutluluğu en çok hak eden insandım,
Şimdi göğsüme saplanan hançerle yarıda kalmış biriyim.
Ne kadar sevmeye yeltensem, o korku kükrer içeride,
"Dur!" der, "Yine kırılacaksın, yine bırakılıp gideceksin."
Artık sesim çıkmıyor, bir fısıltı bile lüks gelir bana,
Seni seviyorum demek, ölüm fermanım oldu benim...
İşte bu yüzden, içimde ölürcesine sevsem de,
O büyük sevgiyi kendime bir sır, dünyaya bir yalan ediyorum.
Benim aşkım, kapalı kalmış bir sandıkta çürüyor,
Ve ben, o sandığın başında duran korkak nöbetçiyim.
Ne açabilir, ne de gömebiliriz onu;
Sadece sessiz ve sonsuz bir pişmanlık kalır geriye...
Atamadım ben o büyük anlamı, o ilk ve son ateşi,
Bedenimde bir gölge gibi geziyor, ruhumun eşi.
Gözlerimden yağmur inerken sana yazıyorum bu satırları,
Her damla bir anı, her damla bir hüsran yarası.
O ki, hayatımın en güzel anlamıydı, en büyük ışığı,
Şimdi o ışık, kendi elleriyle ördüğü zindanın duvarı...
Ondan başkasına bakamadım, bakmak ne haddime,
Gözlerim kör oldu, kalbim mühürlü o isme.
Nasıl sevebilirim ki? Zevk almadığım bu boş dünyada,
Her şey sahte gelir, her gülüş bir kandıran maske.
Kendimi kandırmaya çalışıyorum, her sabah yeniden,
Unutmuş gibi yapmaya, iyileşmiş gibi görünmeye...
Ama nafile, içimdeki yangın hiç sönmez,
Sessizliğim, feryadı duymayan o kalbe karşı bir yemin.
Gözlerimdeki yaşlar, ne dünyadan ne de hayattan,
Sadece kaybettiğim ve bir daha bulamayacağım anlamdan iner.
Sen benim zindanımsın, hem gardiyanım hem tutsağım,
Ve ben, bu ağır kapıları kendi ellerimle kapadım...
Ne bir kaçış yolu var, ne de bir ışık aralığı,
Sadece acı var, hüzün var, ve bitmeyen bir ayrılık şarkısı.
Kendimi kandıran bu oyunun son sahnesinde,
Yine de seviyorum, en büyük yıkımım olan o anlamı...
Kayıt Tarihi : 2.10.2025 15:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!