Her akşam yemek masasında babamla aynı ritüel tekrarlanırdı.
Sofraya çorba kokusu, ekmek kırıntıları ve babamın sesi sinerdi.
Çatalını tabağa bırakır, gözlerinde hem merak hem endişeyle bana bakardı.
Sonra o kaçınılmaz soruyu sorardı:
“Ne iş yapacaksın?”
Bu soru, bir babanın evladına duyduğu kaygının, geleceğe dair umutlarının,
belki de kendi içinde kalmış yarım hayallerin bir yansımasıydı.
Sesi bazen yumuşak, bazen sert olurdu;
ama her defasında aynı beklenti gizliydi o sorunun ardında:
“Beni rahatlatacak bir cevap ver.”
Ben ise hep aynı cevabı verirdim:
“Ben şiir yazacağım.”
Bu söz dudaklarımdan dökülürken, yüzümde istemsiz bir tebessüm belirirdi.
Hem kararlılığımı hem de babamın tepkisini tahmin etmenin verdiği muzip bir keyfi taşırdı o gülümseme.
Babamın tepkisi hiç değişmezdi.
Kaşları çatılır, derin bir nefes alır, omuzlarını salar, sonra söylenmeye başlardı:
“Şiirle karın doymaz!”
Sesinde hem öfke hem çaresizlik olurdu.
Sanki bu sözleri bana değil de, gençliğinde kendi söyleyemediği cümlelere söylerdi.
Sonra, bir umutla, bir baba telaşıyla konuşmaya başlardı:
“Bak oğlum, ayakkabıcılık var mesela. Sağlam iştir, el emeği göz nuru.
İnsan ayağını yere bastıkça o iş bitmez.
Ya da pazarcılık... Her gün pazar var, herkes meyve-sebze alır.
Erken kalkarsın, akşam tezgâhını toplarsın, bereketini yaşarsın.
Züccaciye dükkanı aç, bardak tabak satarsın;
evlenen, ev kuran hep gelir senden alır.”
Bir gün marangozluktan, ertesi gün berberlikten bahsederdi.
Hatta bazen dalar gider, kendi gençliğini anlatırdı:
“Bizim zamanımızda okuma imkânı mı vardı?
Elimizde ekmek parası olunca sevinirdik.”
Onun dünyasında her iş, alın teriyle kazanılan bir ekmeğin garantisiydi.
Somut, elle tutulur, gözle görülür şeylerdi güvenin ölçüsü.
Ben ise babamın bu telaşlı dünyasına sessiz bir tebessümle bakardım.
Onun anlattığı meslekler, belki çoğu insan için güvenli bir limandı.
Ama benim limanım başka bir yerdeydi.
Benim işim, bir masanın başında ter dökmek değil;
bir kelimenin peşinde yüreğimle terlemekti.
Babamın “Ne iş yapacaksın?” sorusuna verdiğim “Şiir yazacağım” cevabı,
sadece bir meslek beyanı değildi.
O, kalbimin derinliklerinden gelen bir çağrının sesiydi.
Şiir, benim için bir kağıt ve kalemle sınırlı değildi.
O, dünyayı anlamlandırma biçimimdi.
Bir ağacın dalında titreyen bir yaprakta,
bir çocuğun gülüşünde,
ya da sabahın serinliğinde yayılan taze ekmek kokusunda
gizli anlamları fark etmekti şiir.
Bir mısrayla bir ömrü anlatabilmek,
bir kelimeyle bir insanın kalbine dokunabilmekti.
Babam, “Şiirle karın doymaz” derken haklıydı belki.
Ama ben biliyordum ki, insan sadece karınla değil, ruhla da yaşardı.
Benim rızkım kelimelerdeydi.
Her mısra yazdığımda, içimde bir huzur doğardı.
Bir dizeyi tamamladığımda, sanki kalbimde bir yük hafiflerdi.
Bir kelimenin yerini değiştirip o sesin içime oturduğunu hissederdim ya…
İşte o an, dünyanın bütün gürültüsü susardı.
Geriye sadece ben ve kelimeler kalırdı.
Babamın önerdiği işler, belki bir dükkan açmayı,
sabahın erken saatinde tezgâh kurmayı,
ya da müşterilerle pazarlık yapmayı gerektirirdi.
Ama benim işim, bir kalemle bir dünyanın kapısını aralamaktı.
Bir kahvehanede otururken, sokaktan geçen insanların hikâyelerini düşünür;
bir ninenin ellerindeki çizgilerde geçmişin izlerini görürdüm.
Ve o gece, o ninenin ömrünü anlatan bir şiir yazardım.
Yazdıkça, sanki onun yükünü hafifletir,
hikâyesini bir başkasının yüreğine taşırdım.
İşte şiirin büyüsü buydu.
Ne bir tezgâh isterdi, ne sermaye.
Sadece bir yürek, bir his, bir düş yeterdi.
Babamın korkusu, belki de kendi ömründen sızan bir hikâyeydi.
Zorluklarla yoğrulmuş bir hayattan gelen bir endişeydi o.
Ama ben, şiirin verdiği huzurun
hiçbir kazançla ölçülemeyeceğini biliyordum.
Bir şiir bittiğinde,
sanki içimde bir bahar açar,
rüzgar biraz daha yumuşar,
dünya bir anlığına susardı.
O sessizlikte bulduğum sükûnet,
bana bir ömür yetebilirdi.
Çünkü şiir, sadece bir iş değildi.
O, benim nefesim,
hayata tutunma biçimimdi.
Ve babamın bilmediği bir şey vardı:
Evet baba… belki şiirle karın doymazdı,
ama ben şiirle doyuyordum.
(Ahsar Zerefşan/Denemeler- Ben Şiirle Doydum Baba! . Eylül 2025)
Kayıt Tarihi : 30.9.2025 15:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!