On aylıkken babasız, öksüz ve yetim kalmayı,
Dört beş kilometrelik soğuk karlı yollardan,
Elinde odunla sabahın erken saatlerinde okula gitmeyi,
Ben bilirim; yokluk içinde bin bir zorlukla okumayı.
Yaşayanlar bilir Anadolu’mun köylerindeki,
Taş ve kerpiçten evlerini, tavandan vuran güneş ışığını,
Kışın karla kaplı yollarından okula gitmeye çalışanları,
Ben bilirim; kar kıyamet, kara lastiklerle buzlu yollarda yürümeyi.
Kömüre ihtiyaç yoktur, kalorifersizdir okulları,
Yedi sekiz derslikli sınıflarda, kırk kişilik mevcutla,
Ortaya kurulan teneke sobayla ısınmaya çalışan küçük bedenleri,
Ben bilirim; ayakları soğuktan, kardan tir tir titreyenleri.
Yılda bir gün “Yerli Malı Yurdun Malı Herkes Bunu Kullanmalı” sloganıyla,
Okulca kutladığımız “Yerli Malı” haftasını, paylaşılan güzellikleri,
Analarımızın pişirdikleri bişileri, keteleri, kaz butlarını, getirilen portakalları,
Ben bilirim; beş liram olmadığı için bakkaldan kabuklu fıstık alamamayı.
Gaz lambalarının ışığında, işleme işleyen anaları, bacıları,
Saç sobasında alev alev yanan kozalağı, çalıyı çırpıyı,
Bostandan yeni sökülmüş, kışlığım olan huşur gartopiyi,
Ben bilirim; senede bir domates, salatalık ve elma yemeği.
Gecenin bir yarısı ağrıyla ve sancıyla uyanan anneyi,
Karlı buzlu yollardan hastaneye yetiştirmek için araba arayanı,
Soğuk havanın etkisiyle zehirlendiğinin farkına varmayan ağabeyi,
Ben bilirim; anneyi doktora yetiştiren ağabeyin cenazesiyle karşılaşmanın acısını.
Daha onbirinde öğrendim sahte mektup yazmayı,
Vefat etmiş kardeş ağzından, asker abiye hatır sormayı.
Dedim ya mektuplar yazdım, maniler ekledim ölümü hissettirmemecesine
Ben bilirim; bir yıl boyunca yazı benzetmenin zorluğunu acıyan yüreğimle.
Çocukluk yaşamadan büyük olmayı, gençliğe doymadan olgun durmayı,
İçin kan ağlasa da çevrene anana, bacına acılarını hissettirmemeyi,
Terhisine bir hafta kala yaşıtın, yirmi bir yaşında fidanın Şehitlik acısını,
Ben bilirim; üzüntüden şeker hastalığına yakalanan annenin sessiz gözyaşlarını.
Alın yazısı, kaderdir dedik, başkaldırmadık yaşanan acılara,
Türbeleri ziyaret ettik, Şehitlikleri gezdik, dualar ettik ruhlarına,
Acılarımızı kâğıda döktük, şiirler, yazılar yazdık, kalemler tükettik,
Ben bilirim; acısı yüreğinde dinmeyenlerin seni nasıl bir yalnızlığa ittiğini.
Acıları yüreğime, gözyaşlarımı tüyden yastığıma akıttım gecelerce,
Kimseler görmedi, bilmedi kederlerimi, maskeler taktım gündüzleri,
Arsız oldum, vurdumduymaz oldum, ama hissettiklerimi hissettirmedim,
Ben bilirim; çekilen acıların, dökülen gözyaşlarının gideni geri getirmeyeceğini.
Gülfüz Sarıçam
7 Kasım 2007
Kayıt Tarihi : 19.11.2007 23:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Gerçekten de yaşanmış bir öykü tadında, ne zor deneyimler bunlar.... Her satırda başka bir acının resmi yer almış, dertleri çizmişsiniz fırçanızla bir ressam gibi...
İkilem var; deneyim açısından yaşamayı, zorluk açısından da hiç karşılaşmamayı dilemek gerekiyor burada....
Derli toplu ve düzenli bir anlatım, çoğu platformda ders alınmak üzere bu gibi şiirler yer alabilir...
Kutlarım.. Başarılar...
TÜM YORUMLAR (3)