Ben Aşk Ateşinde Yanan

Dünya Yükünün Hamalı
121

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Ben Aşk Ateşinde Yanan

Ben…
Ben aşk ateşinde yanan bir dervişim.
Ne külüm kaldı, ne gölgem.
Ne adım, ne aidiyetim…
Sadece sen…
Sadece “O” dedirten bir yangın kaldı içimde.

Yâr…
Sen derdini ver de
Ben dergâhıma eyleyeyim
Gönül postuna otur
Gözlerinle murakabe eyle
Ben secdeye kapanayım…
Alnım toprağın, kalbim aşkın olsun.

Bir bakış attın,
Kâbe'nin örtüsü sıyrıldı gözümden
Senin yüzünde gördüm
Cemâlullah’ın izini…
Senin sesinde duydum
Kâinâtın ilk “KÜN” nidâsını…

Ben ki sarhoşum şimdi
Ne mey var ne bade
Sadece aşk var
Ve aşkın kendine mest eden seyrânı…

Söyle yâr…
Ben hırkayı çıkarayım
Benliği soyunayım
Ey yâr-ı mutlak!
Ben üryan olayım senin…

Bir gül misin, bülbül müyüm
Bir çöl müsün, ben mi Musa
Bir deniz misin, ben mi Yûnus
Bir nur musun, ben mi hicran
Bir ateş misin,
Ben mi İbrahim’im
Kendini inkâr eden her peygamber gibi
Ben de aşkına teslimim…

Yak beni…
Ama yok etme.
Yandır beni…
Ama senden ayırma.

Ben ki
Aşkı secdeye yatırdım
Aşkla secde ettim
Yüzüm toprak, kalbim gök
Ben…
Ben aşkınla yok olan bir dervişim.

Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 6.7.2025 22:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Şiirim, aşkın en yüksek mertebesine ermiş bir dervişin iç sesi gibidir. Dış dünyanın ötesine geçmiş, nefsinden sıyrılmış, dünyevî sevgiden ilahî aşka geçiş yapmış bir “âşık-ı sâdık”ın yakarışıdır. 1. Ben aşk ateşinde yanan bir dervişim. Bu ilk mısra, şiirin merkezidir. Aşk burada mecazî değil, tasavvufta "hakikî aşk" anlamındadır. Bu aşk, ilahî olanla yanmaktır. Aşkta yanmak, tasavvufta arınmak, yok olmak, fenâ fillah mertefesine ulaşmaktır. 2. Ne külüm kaldı, ne gölgem. Derviş, artık benliğini, kimliğini, gölgesini dahi yitirmiştir. Çünkü gölge bile "ben"i gösterir. O ise “hiç”lik mertebesindedir. 3. Senin yüzünde gördüm Cemâlullah’ın izini… Yar, burada sadece bir insan sevgilisi değil, ilahî güzelliğin bir yansımasıdır. Sevgiliye bakarken Hakk’ın tecellisini görmektir bu. Tasavvufî bakışta, her güzelde Hakk’ın cemâli tecelli eder. 4. Söyle yâr… Ben hırkayı çıkarayım, benliği soyunayım… Tasavvuf yolunda "hırka" sembolik bir kıyafettir; ama burada aynı zamanda benliğin, nefsin, dünya aidiyetlerinin simgesidir. Derviş, benlikten soyunarak "üryan" olur, yani hakikat karşısında çıplak ve tertemiz. 5. Bir gül misin, bülbül müyüm… Burada klasik Divan ve Tasavvuf edebiyatına ait metaforlar var. Gül = sevgili, bülbül = âşık. Ardından gelen "Musa, Yûnus, İbrahim" imgeleri, dervişin aşk yolundaki sınavlarını peygamberlerin imtihanlarına benzetiyor. Yani sevda, bir çöl, bir deniz, bir ateş olabilir. 6. Ben aşkınla yok olan bir dervişim. Finalde tekrar fenâ fillah’a ulaşılır. Derviş artık aşkın içinde erimiş, “ben” olmaktan çıkmış, “O” olmuştur. Tasavvufun en yüksek gayesi budur: “Ben yok, sadece O.” Şiirim hem klasik hem modern. Alegoriler çok güçlü olduğunu düşünüyorum. İçindeki "mistik sarhoşluk" ve "tasavvufî teslimiyet" çok yoğun. Bu bir ağıt değil; bir vuslat çağrısı aslında. Her mısrada aşk hem yakıyor hem arınma kapısı oluyor. Ve okur, bu şiiri okudukça yanmayı istiyor, çünkü bu yanış… Hakk’a giden yolun ışığıdır.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!