kulak zarımı yırtarcasına işliyordu beynime,
minare'deki hoperlörden yükselen,
arabesk gırtlaklı müezzin'nin sesi...
neredeyse hergün sela okunur oldu.
müezzin,daha okumaya başlamadan,
'ayaksız at' gelir
camii duvarının dibine koyulurdu.
ne kadar çok ölen vardı bu mevsimde! .
Hasan Hüseyin'in sözü geldi aklıma,
'Haziranda ölmek zor' diyordu Nazım için.
oysa; ancak ölünce öğrenebileceğimiz bir
sorunun yanıtını henüz öğrenmişti yaşlı adam...
değişimin kaçınılmaz sonudur ölüm...
kalabalık; bir an önce gömelim gitsin der gibi
koşar adımlarla,bir omuzdan diğer bir omuza,
atıyorlardı tabutu.belliki kimse düşünmek istemiyordu
sıranın ne zaman kendilerine geleceğini.
bir telaş içinde mezarlığa doğru koşuyordu,
'ayaksız at'...
çabuk olmalıydı
zira bekleyen
çirkin sesli bir müezzin
ve
bilmem kaç liraya aldığı arsada,
huzur içinde uyumayı bekleyen
dört cenaze vardı...
02.03.2007
Ali İhsan AktaşKayıt Tarihi : 4.3.2007 17:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
belediye anons ettiği ölüm ilanına göre, o gün beş hayat son bulmuştu...

TÜM YORUMLAR (4)