Hangi ipten asıldığımı bilmeden salınıyorum zamana.
Kendime verdiğim sözleri çoktan geri aldım,
Geri almaya değer bir ben kalmamışken içimde.
İkindiye yakın bir hüzün sokuldu cebime,
Bir çocuk eli kadar sıcak, bir cenaze omzu kadar soğuktu.
Bilemedim hangisine yaslanmam gerektiğini,
Beni ben olmaktan çıkaran bir gülüşe borçluymuşum meğer bu yorulmuşluğumu.
Yokuşlarıma bir türlü alışamadı ayaklarım,
Huyu kötü dedim ya sana, aklıma gelen ilk kaçışlarım onlar.
Benden kaçan yeni ben’ler birikmiş kapımda,
Her biri ayrı bir vedanın ıslak izi gibi duruyor yüzümde.
Seni ben bir perşembe akşamının tam ortasında susturdum,
Kendi sesimden ürktüm sonra,
Sanki her sözcüğüm alnıma kazınmış bir suçmuş gibi dolaştım şehrin içinde.
İnsan bazen kendinden ibaret kalınca,
İçindeki kalabalığın sesini daha iyi duyuyor.
Çok şey biriktirdim bir zamanlar;
Bir kırgınlık, iki utanç, üç vakte kadar sürecek bir suskunluk…
Hepsini soluk mor bir zarfa doldurup,
Hiç bilmediğim bir geleceğe gönderdim bugün.
Belki de postacı yolda kaybeder,
Belki de hiç kimse okumaz beni.
Varsın öyle olsun.
Sonların da kendine göre bir vakarı varmış meğer:
Bitti denilen yerde yeniden başlayan bir sızı,
Gittim denilen yerde geri dönmeye direnen bir adım.
Ve şimdi —
Önümde uzanan bu ince, titrek örekede
Her düğümde bir sen,
Her çözülüşte bir ben saklı.
Biliyorum,
Beklenen sonlar hep ansızın gelir,
Ama ben yine de hazırlıksız yakalanmaya gönüllüyüm
Kayıt Tarihi : 8.12.2025 22:00:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Perperşembe




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!