Bayram; çocukluğumun sevinçte olma vakti
Yine, Durdu Anam’ın kelemden dolma vakti
Kesilecek Kınalı Koç’un eti pişmeden
Bulamaç yeme vakti, soframız değişmeden
Öyle bir arzu vardı ki gönül menzilinde
Dünya tapulu malım, dağı taşı benimdi
Sultan Süleymanların beş yüz yaşı benimdi
Öyle bir arzu vardı ki gönül menzilinde
Rüzgârlar ardım sıra şimşeklerin önünde
Fâni insanlıktan bir eser kalsa
Nesilden nesile sorarlar oğul
Taklidi, cevherin yerini alsa
Sahteyi asıla sorarlar oğul
Her ömür bir anlık nefesmiş meğer
Neylersin.. sükût bol, isyan nerede
Diller dil değildir, diller bozulmuş
Nesline hükümdar insan nerede
Kullar kul değildir, kullar bozulmuş
Yalanlar baş tacı, oyunlar büyük
Zamanı gelmeyince
Aşk yanmaz ateş gibi
Yaksın desek de yakmaz
Dil-dudak kilitlenir
Sevda taşıyan nehir
Sıkışsak 'Yukarı Makam! ' diyoruz
Heybeyi düşürsek 'Ah Arkam! ' diyoruz
Sevmediğimize 'Be Adam! ' diyoruz
Deyişimiz başka, işimiz başka
Gevişimiz başka dişimiz başka
Başkalar içinde laçkayız/laşka
Ne hikmetse biz bizi
Belgeleriz öteden
Hayal ve fikrimizi
Gölgeleriz öteden
-Kulluk nedir bilmeyiz
Aha şuracığım hayli zamandır
Ocaklardan ocak, tandırdan tandır
Kavurduğum küller ne ola ki ne..
Bu can başkan, bu aşk başka biçimde
Haşır neşir harman harman içimde
Yavan ekmek zahmeti, kuru soğan acısı
Hikâyemin nefesi, muhayyilemin sesi
Geçmişi özlüyorum doğsun yokluk sancısı
Düş üstümden bana ver bin zaman örtüsü
Ne mümkün, o çocukluk çağlarım geri gelmez
Bu ruh Hakk’a mutmain her seste, her nefeste
Sessizlik endamında hapsolduğu kafeste
Lâkin her can bu ruhun esaret hâlinden hür
O sağ ise sağ kalır, ömür hattında yürür.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!