yılların yükünü
yakmış en derininde ruhunun
üst üste giyilen ne çok günahta sürünüyor lanet
zehrin imbikten süzülüşünde yitiyor güzellik
son saniyeleri ütopik bir düşlemin
cümlenin son kelimesinde kırgın bir nokta
beklemekte beyaz kağıtta belirmeyi
üzüm gözlerden süzülen
birkaç damla yaşın ılıklığında
…hiçlik
sürgüne vurulmuş ruhun inleyişleri
adım adım yol alıyor bitişe
üredikçe kavuran yokluğun acısında
seyrederken gün
ritimsiz bir şarkının son notaları dağıldıkça
ayrılık kokusu sinmiş odanın dört bir yanına
ağıtlarda dans edenlerin yoğunluğu
silik bir beyaz örtü üzerinde
üç güne sığdırılamayan bir yaşamın suçluluğu
kıvranır titreyen ellerin terli hapsinde
gri bir kuş uçar başucunda
eskiler geçer birbiri ardı sıra
…sorgusuz…sualsiz
“doğruymuş söylenen dostum
bu oyunda başrol bendim”
cesaretin hançerle yere yıkıldığı an bu
ne çok taş ve ne çok anı
etekte biriktirilen
yalan bir sevinçmiş
bitişi acıların
eni konu büyülenmiş parlaklığına tırpanın
…kalkılır yataktan şimdi yavaşça
ölümle dansı başlar bedenin
listedeki son ad
istasyondaki son yolcu
hoşça kal diyemeyen bir ses
gidişle yüreğe vurulan sessizliğin çığlığında
bir kapı kapanır
açılırken sonsuzluk
Nisan '06
Atilla GülerKayıt Tarihi : 15.5.2006 12:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

ne çok taş ve ne çok anı
etekte biriktirilen
yalan bir sevinçmiş
bitişi acıların
eni konu büyülenmiş parlaklığına tırpanın
…kalkılır yataktan şimdi yavaşça
çok sevdim kutluyorum
tebrik ve saygıyla...
TÜM YORUMLAR (1)