Bir dağın yamacında duruyordu.
Gövdesi sertti, ama içi ezikti—
çünkü bazı dağlar sadece taşla değil,
suskunlukla da yükselir.
Ayakkabılarının tabanında
binlerce yolun izi vardı,
ama bir tanesi bile onu
kendine götürmemişti.
Her adım,
bir kaçışa benziyordu aslında.
Kaçtığı yer,
en çok kaldığı yerdi:
kendisi.
Bir cebinde sustuğu kelimeler vardı,
diğerinde ise hiç açmadığı mektuplar.
Bazı adamlar mektup yazmaz,
çünkü bilirler;
kimse cevap vermez.
Ve bazı adamlar
konuşmaz, çünkü
dil yalnızlıktan yapılmış bir bıçaktır—
ne söylersen, seni keser.
Bir dağın yamacında,
bir nehrin kıyısında durmuştu.
Ne dağa tırmanacak kadar inancı kalmıştı,
ne de nehre atlayacak kadar cesareti.
Arada kalmak…
Bir adamı en çok orası öldürür.
Yarım kalan ne varsa,
orada birikir:
Bir sözcük.
Bir bakış.
Bir terk ediliş.
Bir “keşke”…
Nehrin sesi,
içindeki gürültüyü bastırmaya yetmiyordu artık.
Çünkü bazen insanın içinde bir tufan kopar
ve dışardaki hiçbir su
onu yıkayamaz.
Nehrin kenarındaki taşlara oturdu.
Dizlerini karnına çekti.
Bir çocuk gibi—
ama ağlamadı.
Zaten ağlamak,
içinden dökülmekti
onun artık cesaret edemediği tek şey.
Gökyüzü kararmaya yüz tutmuştu.
Ve adam hâlâ oradaydı.
Kımıldamıyordu.
Çünkü bazı adamlar,
hareketsizlikte nefes almayı öğrenir.
Kimse sormaz onlara:
“Ne düşünüyorsun?”
Zaten bilselerdi—
o düşüncelerin altında
kendilerinin de ezileceğini anlardı herkes.
Bir dağın yamacında,
bir nehrin kıyısında,
bir adam vardı.
Kendinden başka kimse bilmiyordu onun orada olduğunu.
Ve belki de o yüzden
ilk kez huzurluydu biraz.
Çünkü bazı yalnızlıklar
bir insanın ilk defa
kendine benzediği yer olabilir.
Ve o an,
içinden geçen şu cümleyi fısıldadı rüzgâra:
“Ben buradayım.
Gitmedim.
Sadece artık
dönmek istemediğim bir yerin
uzağındayım.”
Kayıt Tarihi : 1.8.2025 17:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!