Yıldız Çiçeği
Bir çiçek gibi açtım gözlerimi
Endişeli, şaşkın
Tomurcuk tomurcuk baktım dünyaya
Gülümsedim aya, güneşe, yıldızlara
O, bir duygu kadınıydı
Çıkrıkçılar yokuşunda filizlenen
Güneşlenirken, ay ışığını özleyen
Ayışığını gözleriyle içer
Ayışığıyla emzirirdi geceyi
Bir varmış, bir yokmuş
Göklerde bulutlar varmış
Bulutların arkasında yıldızlar
Şiir, hiç yıldızlı gökyüzü görmeyenlere
Gösterebilmekmiş bulutların arkasındaki yıldızlı dünyayı
Savaşa giden erkeklerin söylediği türküden bir dize:
“Düşman kurşunuyla gelendi en güzel ölüm”
Ernst Glaeser
AŞKIN ŞARKISI
(YELKENİNİ AÇTI MI AŞK)
Her aşkın kokusu farklıdır
Kimi bahar kokar, kimi sonbahar
İKİ YÜREK
Bir telefon sesiyle başlamıştı her şey, günbatımını izlerken aramıştın “seni sevdiğimi” söylemiştim…Belki de o yüzden bu aşk hep bir kızıldı. Dizelerde; sonbahar sarmaşıkları, günbatımları, yüreğimizi ısıtan sevginin, özlemin kızıllığı…
Ellerimden tutman ne derece doğru diyerek, kendimize rağmen, her şeye rağmen büyüyen bir sevda kızıllığı…
Müziği çağırır seni
Ses ulaşmaz uzaklardan
Yılların ve yolların ötesinden
Müziği çağırır seni
Müziği çağırır seni
Yıl 1959.
Ceviz kabuğu gibi içine kapalı bir Anadolu köyü.Ne “el kapılarına “ne de şehirlere göç başlamamış henüz.Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmenin de desteğiyle ilkokulu yeni bitirmiş bir kız çocuğu ben okumak istiyorum diye tutturur.Tek isteği vardır: Bolu Kız İlk Öğretmen Okulu’nun sınavına başvurmak.Sınavı kazanamazsam sizden hiçbir isteğim yok. Büküp boynumu oturacağım. Ne olur babacığım ben sınava gireyim der. Erkeklerin bile şapkasını çıkaramadığı, başını açamadığı, ilkokuldan sonra ortaokula giden tek tük erkek çocuğunun bulunduğu bir köy ortamında olacak şey midir bir kız çocuğunun okula gitmesi…Okul yolu, baştan çıkmaya giden bir yolun başlangıcıdır köylünün gözünde…
Kızını çok sevse de köyün görünmeyen baskısını göze alamayan babası hayır der, kesinlikle hayır. Ele güne karşı rezil mi edeceksin sen bizi. Hem ben seni amca oğlunla evlendireceğim: Otur oturduğun yerde…
Köy enstitülü Mustafa Hoca günlerce dil döker babasına: Bu çocuk çok zeki, kıymayın bu çocuğa, bir fırsat verin…Sadece sınava girmesine izin verin.Ama nafile, nal der mıh demez kızın babası.
Baba ettiği yeminden geri dönmeyecek kadar dindar bir insandır. Hiçbir şeyden korkmamıştır cehennem ateşinden korktuğu kadar. Babasının bu özelliğini bilen kız amcası ve babasının üzerinden oda kapısını kilitler.Sınava göndereceklerine dair yemin edip söz verinceye kadar da kapıyı açmaz…
Sallanan mendillerin, tren düdüklerinin hüznüne
Geçmek nedir bilmeyen zamanın sabrına ortak
Ey benim kimsesizliğimin kimsesi
Ey benim keyfime keyif katan
Bir yaz gecesi yıldızların altında
Kırların donuk tılsımlı yorganı
Ayışığına sarılıp uyumadınız mı
Uzanıp sırt üstü toprağa
Hiç hayal kurmadınız mı
Hiç öpüşmediniz mi binlerce yıldız altında




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!