Hiç bir bayanın bir erkeğe yaklaşıp, 'ne kadar güzel gözleriniz var? ' dediğini duymadım. Çünkü bir bayan, bu derece etkilendiği bir erkeğe ne diyeceğini şaşıracak kadar baygın gözlerle bakakalır genellikle...
Öte yandan bir bayan, iltifat etmeyi değil, iltifat edilmeyi sever. Çünkü yüzyıllardır bayanlar hep çiçek, erkekler hep kelebek gibi yaşadılar.
Çiçeklerin güzel kokusuna uçuşan kelebekler, üzerine kondukları çiçekleri farkında olmadan yoldular. Çiçeklerse, aslında kısa ömürlü olan sevdalarına inandıkları kelebeklerin kırık kanatlarına aldandılar. Ve sevdaları yolunda yoluna yoluna sonunda soldular. Solup sarardılar, sararıp döküldüler. En hafif rüzgârlara bile dayanamayan döküntüleri uçuşup havaya karıştı. Hava artık çiçek değil, hüzün kokuyordu. Çiçeklerden eser kalmamıştı ama ütopyaları vardı. Sadece kendilerinin inandıkları Afroditleri vardı. Bu kez Afroditliğe soyundular; her kelebeğin üzerine konmaya can attığı birer Afrodit'i var sandılar. Ama yine aldandılar... Çünkü kelebeklerin ömürleri, kırık kanatlarından da kısaydı ve ölümüne sevdaları çiçeklerinin kokularındaydı.
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır