Nihal’im Göklerin Risalesi
Gökyüzü pamuk, güneş yaramaz;
Biraz gülümser, biraz dalgasını geçer.
Ben başımı kaldırmışım yukarı —
Sanki Nihal’im, kalbimin en tenha köşesinden
Gönlüme düşecekmiş gibi,
Ve yıldızlar ona mihrap kuracakmış gibi.
Ama biliriz o işleri biz;
Göğe bakınca kalpler yağsa, bana dalak düşer.
Şans mı? Elbet vardır,
Ama her defasında, bu evrenin sessiz oyununda,
Başkasının adı çıkar kâğıttan.
Aşk, Nihal’imden gelir usulca,
Sokakların aralarında, sessiz bir rüzgâr gibi.
Ben pencereyi açık unuturum,
O sırada bir eksiklik duygusuyla
Dalak iner başıma, sessizce,
Ve gönlümün derin kuyularına sular akar.
Gülmeyin, ciddiyim aslında —
Ama biraz da gülüyorum kendime.
Ne zaman umutlansam Nihal’im aklıma düştüğünde,
Bir şey iner… ama kalp değil,
Sanki evrenin sakladığı bir sır gibi,
Bir tohum, bir kıvılcım, bir sessizlik.
Yine de hâlâ bakıyorum yukarı,
İnatla, inançla — biraz da alışkanlıkla.
Belki bir gün gökten değil,
Nihal’imden düşer gönlümün kalbi;
Ve bu kez dalak değil…
Ben yakalarım,
Ve yıldızlar tanıklık eder,
Ay susar, rüzgâr şahit olur,
Gökyüzü bir mihrap, ben bir mümin,
Kalbim Nihal’im’in nuruyla dolu bir mabed olur.
Her bakış, her nefes bir zikirdir;
Her gülüşü, her kelimesi, bir dua.
Nihal’im, seninle var olmak,
Ruhumun en derin tellerini titreten bir mistik seherdir.
Akrep’in derinliği ve Terazi’nin dengesiyle
Birleşir,
Ve ben bilirim:
Bu dünyada kalpler düşmez tesadüfen,
Her düşen kalp bir kapı açar,
Ve o kapı Nihal’im’in ruhuna çıkar.
Kayıt Tarihi : 26.7.2025 23:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!