Time may crumble at my hand,
Ground can shake under my stride,
And I may die under your smile.
Cause I am still loving you.
Winds that hurl anything other,
Bre abiler, amcalar, el öptüren dedeler!
Hiç bahis etmediniz, bana söylemediniz.
Yaş kemale erince, çatallanan yolları,
Yolları yürüdükçe, çarpılan kapıları.
Yolumu aydınlatan, eski, yüksek fenerler!
Hükmümü kırdı kelimeler, çekip gittiler.
Tek bir heceye hasret elimdeki kalem.
Semaları üzerime yükleyip gittiler.
Ah kelimeleri kifayetsiz eyleyenler.
Kara kirpiklerinle mi bağladın dilimi.
Sessizlik, derin bir sessizlik içerisinde,
Bir ağıt yakar gönlüm, duyurmadan kimseye.
Yorgun, baygın gözlerim, öylece bakakalır.
Karanlığın içinde, isimsiz bir kimseye.
Sanırım kara gökler üzerime serilmiş.
Telaş etme, çalkalanmıyor altında dünya,
Sen değil, kara toprak değil, titreyen benim.
Sözlerimde hatıran, gözlerimde o hülya.
Ayazlar kucağında pusmuş, inleyen benim.
Üşür, donar, buz kesilirim, mevsimlerden yaz,
Düzlükleri tepeledim, aylardır yolcuyum,
Tepeleri düzledim, yoldaki ipucuyum.
Yolum yol değil benim, sen de düşme peşime,
Vedanı edip de gel, can dostuna, eşine.
Semalara serilmiş, haritam pek eskidir,
Güzün çöktü kaçınılmaz hüznü,
Sarardı bütün yapraklar soldu.
Vadiler çiçeklerle bezeli,
Şimdi düşkün gazellerle doldu.
Bunca dem sonra ummak nafile,
Ne zaman bitecek bu yas mevsimi,
Daha kaç gece hükmünde azabın.
Benden baharı çaldın yas mevsimi,
Doğunca gün, kesilecek hesabın.
Meğerse ölünüyormuş ölenle,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!