Küfesi vardı babamın sırtında.
Sabah olmadan uyanırdı,
hiç alarm çalmazdı evde,
çünkü biz babamın ayak seslerinden anlardık günün kırıldığını.
O küfe bizimle yaşardı.
Bazen duvara yaslanırdı öğle vakti,
bazen kapının kenarında dinlenirdi.
Ama en çok da babamın sırtında alışmıştı durmaya.
Orasıydı yeri.
Omuz çukurunda
bir ömrün izi vardı o küfenin.
Küfesi vardı babamın sırtında.
İçi erik dolu sanırdım küçükken,
biraz da umut belki.
Oysa büyüyünce öğrendim:
O küfede taşınan sadece meyve değilmiş,
bir ömrün borcu,
bir evin suskunluğu,
bir çocuğun soba başında beklediği sıcak çorbaymış.
Babam konuşmazdı.
Ama her adımında yere düşen yorgunluğu,
evin duvarlarını sarardı gece.
Omzundaki izlerden değil,
gözlerindeki kırılganlıktan anlardım
ağlamanın yakışmadığı adamlardan olduğunu.
Küfesi vardı babamın,
her sabah sırtlanır,
her akşam sessizce indirirdi.
İçinden dökülenler bazen patates,
bazen kabukları soyulmamış hayallerdi.
Ama bize hiç belli etmezdi.
Kırık dökük ne varsa
küfenin dibine saklar,
bizim önümüze ekmek gibi sererdi umudu.
Babam,
az konuşan, çok susan bir şiirdi.
Biz ona hiç “şair” demedik,
ama o her harfi alın teriyle yazdı hayatımıza.
Terle karışık sevgisini
koymazdı sofraya,
ama biz her lokmada hissederdik.
Bir gülüşüyle doyardık bazen,
bir bakışıyla uslanırdık.
Yıllar geçti.
Ben büyüdüm.
Şehirler büyüdü, küfeler küçüldü.
Ama ben hâlâ sırtımda bir şey taşıyorum.
Ve bazen aynaya bakınca
babamı görüyorum.
Omuzlarım düşük.
Ama dik duruyorum.
Çünkü ben o küfenin nasıl taşındığını öğrendim.
Ve içindekilerin,
bir evlat için bazen
sadece bir çuval değil,
koca bir hayattan ibaret olduğunu.
Babam şimdi yaşlanıyor.
Küfesi yok belki ama
hala sırtında bir şey var.
Geçmiş gibi.
Vazgeçemedikleri gibi.
Ve ben ne zaman çocuklarıma sarılsam,
babamın küfesi düşüyor aklıma.
Bir sevgi bu kadar ağır taşınabilir mi?
diye sormaktan kendimi alamıyorum.
.
Kayıt Tarihi : 18.7.2025 17:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!