Biliyor musun baba, burada yağmur yağıyor. Sokaklardan seller akıyor; caddeden karşıya geçmek bile zor. Şemsiyemi de almayı unutmuşum. Çok ıslandım. Ama yağmurun ıslaklığıyla üşümedim… Gözümden akan yaşların soğuğu kadar değil hiçbir şey.
Sonbahar, bir mevsim… Yılın üç ayı.
Ama benim yüreğim hep sonbahar; yılın her zamanı hüzün.
Kurumuş yapraklar, yağmur suyuyla akıp gidiyor yollarda…
Senin yokluğunda geçip giden zaman gibi.
Kuşlar çatıların altına saklanmış.
Keşke ben de senin göğsüne yaslanabilseydim.
Hep kendi sildiğim gözyaşlarımı sen silseydin.
Hıçkırıklarımı senin bağrında susturabilseydim.
Şimdi kasım…
Ama ben hep senin gittiğin eylülde kaldım.
Her köşe başında seni görecekmişim gibi bakıyorum etrafa.
Çünkü hâlâ, hâlâ gittiğine inanamıyorum.
Seninle son telefon konuşmam hâlâ kulaklarımda:
“Nasılsın kızım?” diye sormuştun, yine beni merak etmiştin.
“İyiyim baba, çalışıyorum.” demiştim.
Ama hiç iyi değildim.
Sanki gideceğini anlamış gibi yüreğim acıyordu.
Ve akşam…
Telefonun çaldığı o akşam.
Seninle konuştuğum günün akşamı.
Senin acı haberinin geldiği akşam.
Benim kimsesiz kaldığım akşam.
O yüzden akşam çalan telefonları hiç sevmiyorum.
Herkese de söylüyorum: “Beni akşamları aramayın.” diye.
Ben korkuyorum baba…
Beni sensiz bırakan akşamlardan korkuyorum, BABA…
Nejla Turan
Kayıt Tarihi : 15.11.2025 00:26:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!