Ah İstanbul,İstanbul...
Melankolisi yürek sızlatan
Yalnızlıkların aşılmaz dört duvarı
Unutulmuş hayatlar ülkesinin emsalsiz başkenti
Masallarımın başkahramanı
Nadide İstanbul...
Ah İstanbul,İstanbul...
Topraktan arşa kadar ezanların inlediği
Topkapı'sında tarihin enginlere sığmadığı
Beyoğlu'nda medeniyetlerin kükrediği
Kız Kulesi'nde şairlerin mavi rüyalara dalıp gittiği
Kıraç toprakların asi gülü
Serseri İstanbul...
Ah İstanbul,İstanbul...
Güneşi,Boğaz'ın öpülesi ayaklarına bir çığ gibi düşen
Geceleri,kaldırımların savurduğu yosmaları bölüşen
Karaköy Rıhtımı,martıların kanat çırpışlarıyla sevişen
Maçka'sı,limanların kesif buğusuyla savaşan
Gözlerine mil çekilmiş
Altın boynuzlu İstanbul...
Ey gönlümü saran kızıl güneşli nazlı şehir!
Ölmeden önce son defa o mübarek çehreni göreyim
Göremezsem şayet ellerim iki yakanda kalsın
Belki bir gün derinden o eşsiz bülbül sesini duyarım
İşte o vakit başım secdeye varsın
Ah İstanbul,İstanbul...
Gönül mülkümün yegane incisi İstanbul...
Ah İstanbul,İstanbul...
Bir ezan vakti doğuyor çehrene keskin bir hilal
Avuçlarım arşa bakıyor,ellerim sanki kızgın bir nal
Gel,gitme
Bu gece de yanımda kal
Sana cennetler sunayım
Şehirlerin sultanı aziz İstanbul...
Kayıt Tarihi : 27.4.2006 19:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!