Az’ın Ne Kadar “Çok” Olduğunu “Yok” Bilir
Dersimlikız…
Bir lokma ekmeği
Dağın zirvesinde ikiye bölen,
Yarısını rüzgâra,
Yarısını yoldaşa veren…
Bir bakışıyla anlatır
Kaç yıkım geçti yüreğinden,
Kaç isyan susup çöktü
Kirpiğinin ucuna kadar…
Az’ın ne kadar “çok” olduğunu
Sadece “yok” bilir.
Bir tas su,
Bir çift çarık,
Bir gölgeyi siper yapan o eski öğreti…
O bilir…
Bir mezarın başında susmanın
Bir şiirden daha gür haykırdığını,
Ve gözyaşının
Munzur gibi konuştuğunu…
Dersimlikız…
Ne çoktur bildiğin o “az”,
Ne azdır görmediğin o “çok”…
Yoklukla yoğrulmuş
Bir halkın,
Bir kadının
İsyanla karışık duası gibidir…
Kayıt Tarihi : 6.7.2025 23:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Pülümür’ün sarp dağlarının arasında, taşla konuşmayı bilen bir kadın yaşardı. Adı yoktu kimse için, ama herkes ona Dersimlikız derdi. Çünkü onun yüreği, bu topraklar kadar yaban, bu dağlar kadar dirençliydi. Küçük yaşta öğrenmişti azla yaşamayı, azla büyümeyi… Ama ne zaman birinin canı yansa, ilk onun eli uzanırdı. Elindekini değil, yüreğindekini verirdi. Bir kış sabahıydı. Kar diz boyu… Komşu köyde hasta bir yaşlı kadına ilaç gerekiyordu. Yol yoktu, araba yoktu, para zaten yoktu. Ama Dersimlikız vardı. Ceketinin içine sardığı küçük bir bohçayla yürümeye başladı. Rüzgâr tokatlar gibi yüzünü yalarken, o dualarla karı yarıyordu. Çünkü bilir ki: “Az’ın ne kadar çok olduğunu, ancak yok olan anlar…” O gün köye ilacı ulaştırdı. Yaşlı kadının ellerini tuttu. O eller, kurumuş ama dua doluydu. “Sen çoksun” dedi yaşlı kadın, “çok büyük bir insansın.” Ama Dersimlikız gülümsedi sadece: “Ben sadece ‘yok’tan geldim. Onun için az’ı çok bilirim.” O gün bu cümle, Munzur’un sularına karıştı. Ve dilden dile yayıldı: “Dersimlikız az’ın ne kadar çok olduğunu yok bilir…” Çünkü bazı insanlar zenginliklerini cüzdanla değil, vicdanla taşır.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!