Ecevit mavisi bir gömleği giyer gibi
Gökyüzünü kuşanıyorum sırtıma
Başım dönüyor sevdadan
Mavinin her tonu boğuyor beni artık
Yağlı urganın bir mahkumu boğduğu gibi
Yazdığım resimlerde
ızgara hamsi yemeyen yaşadım demesin
sıcak ekmek arasına tereyağı koymayan
Genç bir kaptanın kirli sakallarındaki
tütün kokusu gibidir gurbet
yaşayan bilir
yaşayan bilir sert dalgaların bağrına atılmayı
Bir hüzün büyütüyorum kadifemsi
Sana benziyor
Beraber büyüyorum
Yüzün boyanıyor mavilere
İçimden kara bir tren geçiyor
Ufuklarımdan göçmen kuşlar
Suskun başlıyordu bütün mutluluklar
Ve her mutluluktan sonra sen gidiyordun
Her şeyi beraberinde götürüyordun
Gülen yüzleri,açan kır çiçeklerini,konuşulan kelimeleri
Hüzünlerimiz de suskun başlıyordu
çünkü sessiz ağlamayı öğrenmiştik okullarda
Zilde olurdu yüreğimiz
Çantalarımız sırtımızda
Hani bi çalsada kurtulsak
yerlerimizden
kirişten boşanan ok gibi
kulaklarımızda arkadaşların
Bütün çapaları çekiyorum
umutlardan
ki umut gidenin dönmesidir
Ölüm döşeğinden
hayata doğrulması bir faninin
'oysa sevince katlanır aşk bu kentte
Cam kırıkları hüznünde sokaklar
ve ufak bir çocuğun utangaçlığı......
bir fırtınada atılan yüzük pişmanlığı
her gelişinle balkonlara taşıyor sevinç.
Mahalle megafonundan belediye ikaz ediyor
'su faturalarının son günü,acele edin! '
Bıraktığım gibi bulmalıyım seni
Parmakların boş olmalı
Ellerin,yüreğin
Yine ısrarla reddet beni istersen
Ama boş olsun parmağın
Bir kez daha sorabileyim
“Kölesi değilim ben aşkın
sadece senin hizmetindeyim
sevilen efendidir aşık köle
bense esareti gönüllü seçtim”
Bir sonu bekler gibi beklemekteyim
şehir suskundu şehir sakinleri kadar
siyah beyaz fotograftaki kadar nostaljik
sen ayni kapidan çıkıyordun her sabah
kuşlar her bahar aynı dallara tünüyordu
ve akşamları bozacılar gelirdi...
çocukluğum ve çocuk arkadaşlarım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!